Yelkensiz 1. Yıl Özel E-Dergi Yelkensiz | Page 23

mereti! Dolmuşa bindi. Koca gün koca iş Ali’yi bekliyordu. Fakat serzenişleri eskisi kadar değildi. Sevmek unutturur insana varoluşun yorgunluğunu. Bilmese de bilir insan sevdanın yüksüzlüğünü. Sevda, Sarıyer’de oturuyordu. Güzel bir bina olmasa da iyi bir binada oturuyordu. Evleri aslında onca yeni bina arasında çok farklı kalmıştı. Apartman sakinleri yaklaşmazdı kentsel dönüşüme. İyi de yaparlardı. Neydi öyle katı katı betonlar, ruhsuz taşlar? Denizi seyretmeye başladı Ali. Çok sarsılıyordu dolmuş. Ne zordu şu şehirde yaşamak insanı ayrı dert, kalabalığı ayrı dert. Sarıyer’e geldi. Binayı biliyordu. Bayağı uzunca bir binaydı. Tez bitse ne iyi olurdu hem belki Sevda dışarı çıkardı. Denizi izlemek ne güzel olurdu birlikte. Sevda çıktı camdan el etti Ali’ye. Ali gülümsedi sadece. Babası sevmezdi böylesi şeyleri. Hoş bilirdi Sevda ile Ali’yi ama yine de hoşlanmazdı bu zamane teranelerinden. Ali başladı işine. İskele kurmuşlardı. Ali’nin işi camları tertemiz yapmaktı. Yapardı da. İşini sonuna kadar yapmayınca parayı almazdı. Sevda birkaç saat sonra Ali’ye seslendi aşağıdan. Babası acımıştı Ali’ye, bir kap yemek götür demişti Sevda’ya. Sevda’nın sesiyle irkilen Ali bir anda arkasını dönünce başı döndü. Dengesini kaybetti. Bu anda gördü tüm hakikati. Sarsılmıştı ruhu. Müsellah bir meydana gidiyordu. Savaşmaya gücü yeter miydi? Yetmez elbet kimsenin yetmez. Düştü Ali onca kattan. Düşerken ne düşündü bilmem. Boylu boyunca uzanmıştı Ali. Sevda bağırıyordu etrafa. Sevda bağırıyordu suskunluğa. Çığlıkları göğü titretiyordu. Dudakları gerilmiş, gözleri kan dolmuştu. Ali ise zorlanarak sus diyordu Sevda’ya. Kafasının arkasından akıyordu kan. Sevda elinin içine almıştı Ali’nin kafasını bir eliyle elini tutuyordu. Hiç tutamazdı elini, utanırdı. Ağlıyordu. Ali’nin canı ayaklarından çıkmaya başlamıştı. Öyle derler can ilk ayaktan çıkmaya başlarmış. Uyuşmaya başlamıştı bacakları. Sevda’ya bakıyordu. Sonsuza bakıyordu. Sevda anlamıyordu Ali’nin gözlerini. Babası geldi. Dayan diyordu Ali’ye ambulansı aradık diyordu. Ali bu sesleri buğulu duyuyordu belki bilmiyorum. Ali Sevda’ya son kez baktı. Son kez gözünden yaş aktı. Ağzında toplandı tüm can ve sustu Ali. Sustu Sevda. O pastanedeki hasretlik tablolarına kavuşmuş muydu bilemem. Sevda’da Ali gibi ölümü görmüştü artık. Sevda tek başına izleyecekti denizi. Tek başına gidecekti yeşil kokulu pastaneye. Kendini anlayabilecek miydi? Elinde kaldı kabı, ekmeği. Geride kaldı anası, hatırası. Kim bilir kaç düşünce daha bulut oldu gökyüzünde. Ah şu gökdelenler! Güzelim şehri mahvettiler. 21