Yelkensiz 1. Yıl Özel E-Dergi Yelkensiz | Page 22

hatırladı hemen. Ali okumamıştı. Okumak için çok yaşlıydı. Çocuk yaşta büyümüştü, genç yaşta yaşlanmış. Kitap okumayı severdi. (İlla okumuş adamlar sevmeyecek ya.) İşçiydi. Bina bina dolaşır cam siler yevmiyesini alırdı. Bazen olur iş bazen olmaz, belli olmaz. O kötü zamanlar için hep biraz para artırmaya çalışırdı. Bugün iş yoktu. Sevda’yı iş olmayan günlerde bu pastaneye çağırır uzun uzun susuşurlardı sonra bakışır, arada konuşurlardı. Çaylar geldi. Sevda ağır ağır çayına şeker atıp karıştırmaya başladı. Ne güzel şey şu çay sesi, diye düşündü. Ali yeni bir iş almıştı. Bir binanın tüm camlarını silecekti. Çağdaş olarak tesadüf yahut muhafazakar olarak tevafuk denilebilir. Bu bina Sevdalara pek bir yakındı. Sevinmişti Ali. O çok görmüş geçirmiş mizacı seyre dalmış gibiydi geçmişi. Neydi bu ahvali? Altı üstü Sevda’ya yakın olacaktı bir gün. Kısacık bir gün. Bir günden ne çıkardı, bir günde neler olabilirdi. Arada çık dedi Ali. Sustu Sevda. Gülümsedi. Saçlarını doladı başparmağına. Bir daha gülümsedi. İçeriye bir kız girip İmam Adnan’ı sordu. Tarif etti garson. Sevda’ya baktı Ali: -Beni daha ne kadar bekleyeceksin? -Ölene dek. -Ya ölürsek! Sevda ağzını kapattı Ali’nin. Bu ihtimali hiç düşünmemiş olsa gerek. Kan gözlerinin arkasını ısıtmaya başlamıştı. Besbelli korkmuştu gerçeklikten. Sevda kalktı ayağa. -Gitmem lazım. Evde iş var. -Unutma ha! Yarın çık arada. Sustu Sevda. Gülümsedi. Saçlarını doladı başparmağına. Bir daha gülümsedi. Yürüdü hızlıca. Eteği bir o yana bir bu yana sallandı. Arkasından baktı Ali. Bitirdi çayını, çok geçmeden dolmuşa doğru yürümeye koyuldu. Bir sigara yaktı. Sırtındaki çanta durmuyordu yerinde, gevşekçeydi. Dolmuşu beklemeye başladı. İçinde istemsiz bir huzur vardı. Neye huzurluydu? Göğ korkuyordu sakinliğinden. Bindi dolmuşa, oturdu arkaya. Süleymaniye’yi izledi biraz. Biraz da kalabalığa baktı. Yedikule’ye gelince indi. Yürüdü. Bir sigara daha yaktı. Yolda giderken suya bastı. Ayakları ıslandı. Yoluna çıkan taşlarla ağaçları vurmaya çalıştı. Eve geldi nihayet. Aynı boşluk vardı bu evde. Denize nasıl bakıyorsa öyle bakardı bu eve. Bomboştu duvarlar. Yerde eski bir halı vardı. Odanın kapısı kırıktı. Tekmelemişti bir ara, ne zamandı bilmez. Oturdu kanepeye. Saat geç olmuştu. Sabah Sevda’yı bir daha görecekti. Sevda’yı sevmesi belki kendi geçmişindendi. Bilmiyordu. Yattı sonra. Uyandı. Aynı şeyleri aynı şekilde tekrar etti. Gökdelenleri düşündü sonra. Ah şu gökdelenler! Güzelim şehri mahvettiler. Aç karnına bir sigara yaktı. Ne de severdi şu 20