Yazarkafa Dergi Mayıs-Haziran 2016 | Page 20

Edip Cansever, şiirde soyut bir dil kurmaya meyilli olduğunu Dirlik Düzenlik’ te belli eder. Edip Cansever şiirinin kuruluşunaysa 1957 tarihli Yerçekimli Karanfil’ le birlikte tanıklık etmeye başlarız. Gerçi Yerçekimli Karanfil’ i oluşturan şiirlerin büyük bir bölümünü de gözden çıkarır Cansever ilerleyen yıllarda. Ama kalanlar o şiirin işaret fişekleridir. Aynı zamanda İkinci Yeni şiirinin de ilk örnekleridir bu şiirler. Kelime seçimi, dize düzeni, kelimelerin çağrışım gücüne yaslanan bir anlatımın benimsenmesi yeni bir şiirin müjdesini vermektedir.
1958 yılında yayımlanan Umutsuzlar Parkı, Cansever’ in uzun şiirleriyle okurun tanıştığı kitaptır. Umutsuzlar Parkı’ nda, Edip Cansever’ in ileride yazacağı uzun şiirlerin ilk denemesini görürüz. Uzayıp giden bir yalnızlığı yazar gibi uzatır şiirlerini. Dize yapısıyla oynar. Düzyazı diline yatkınlığını gösterir, ancak kapalı ve çok katmanlı imgeler kullanmaktan geri durmaz. İngiliz şair T. S. Eliot’ ın etkisiyle dize ve sözcük tekrarlarına yönelir. Böylece şiirini ses zenginliğiyle süsler.
Petrol ve Nerde Antigone kitaplarında kısa şiirlerle anlatımı derinleştirir Edip Cansever. Şiirde kişilere yer vermeye, kendi deyimiyle söylersek“ şiiri bölme” ye başlar. Kişilerin öykülerine yer vererek onları bütünden soyutlayarak anlatmaya girişir. Kalabalıklardan, bankalardan, borsalardan, yüksek binalardan korkan, bunların arasında kendisini küçücük gören günümüz insanını tarihsel kişilerle paralellik içinde ele alarak çarpıcı bir anlatım yakalar. Sofokles tragedyalarının kahramanı olan Antigone’ den açıkça bahsetmeden, onun hikayesiyle bağ kurar Nerde Antigone’ de.
Edip Cansever’ in her kitabı, daha önceki kitaplarında edindiği deneyimlerden beslenir. Cansever, şiirini dümdüz bir çizgi gibi uzatmayı değil sarmallar şeklinde ilerletmeyi tercih eder. Eski duraklara uğrayıp oradan alabileceklerini alır, onları yeni renklerle boyar. Uzun şiirler yazarak anlatımı geniş bir zemine yaymayı, sonra daha kısa şiirlerle dar alanda yoğun anlatımı yakalamayı denedikten sonra 1964 yılında Tragedyalar’ ı yayımlar Cansever.
Tragedyalar tek ve uzun bir şiirden oluşur. Antik Yunan tragedyalarının biçim özelliklerinden yararlanan Edip Cansever insanı trajik bir varlık olarak masaya yatırır. Yirminci yüzyılda Avrupa felsefesinde önemli bir yeri olan varoluşçuluk akımına felsefe dışından, şiirle destek verir Edip Cansever. Yerleşik bir felsefe dilinin oluşmadığı toplumlarda, şiir söylemiyle felsefe söyleminin aynı gövdede bir arada bulunduğunu görürüz. Edip Cansever, modern Türk şiiri içinde buna iyi bir örnek teşkil eder. Burada Edip Cansever şiirinin ayırt edici yönü karşımıza çıkar. Edip Cansever“ düşüncenin şiiri” nin peşindedir. Düşünceyle şiir arasında kurduğu ilişkiyi şu şekilde açıklar:“ Günümüz şairi yaşadığı, gözlemlediği olaylardan, varlıklardan, hazır doğrulardan hareket ederek belli bir düşünceye vardırmak istemiyor okuyucuyu. Tersine, o ilkin kendi düşünce evrenini kuruyor, sonra da bu evrene uygun bulduğu bazı olaylardan, bazı varlıklardan yararlanıyor. Düşüncelerinin değişimi de gelişimi de onu her zaman bir araştırıcı, bir deneyci durumunda bırakıyor. Böylece, şairlerimiz pek doğal olarak yeni yeni şiir ortamlarına varıyorlar. Artık şiirlerimizdeki insan, düşüncelerimizin yarattığı bir düş-insan olarak beliriyor. Yani şiir hayatı temsil etmiyor sadece; o, düşüncelerimiz açısından gördüğümüz çok geniş bir hayatı temsil ediyor.”( Edip Cansever, Şiiri Şiirle Ölçmek, YKY sf. 92)
Stepan, Vartuhi, Armenak, Diran ve Lusin adlı beş kişi etrafında dönen bir tragedyadır Cansever’ in anlattığı. İnsanlığın yeni ve öncekilerden zorlu bir trajik döneme girdiğini düşünür Cansever. Bunun sanata yansımasıyla ilgili de şöyle söyler:“ Ben bu trajik süreci, acının daha yeğin bir acıyla, yenilginin daha zorlu bir yenilgiyle, yer değiştiregeldiği bir insanlık yazgısı olarak düşünemiyorum. Böyle olsaydı zenginliğinden çok şeyler yitirirdi trgedya. Bana kalırsa o, kendini küllerinden bir daha bir daha yaratan Phoneix örneği, insanlığın da yeniden doğuşunu, direncini, yaşama tutkusunu hazırlayan korkulu bir düş alanı

20 olmalı.”( Edip Cansever, Şiiri Şiirle Ölçmek, YKY sf. 129)

Edip Cansever, diyalog yöntemini denediği Tragedyalar’ dan sonra Çağrılmayan Yakup’ ta monologlara yönelir. Ortak özellikleri yalnızlık olan ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen insanları konuşturur şiirlerinde. Her birinin anlattıkları, farklı bir okumayla upuzun bir konuşmanın parçaları gibi düşünülebilir. Ama tek başlarına da, diğer insanlardan, insanların oluşturduğu çeşitli gruplardan, sahte veya gerçek mutluluklardan uzağa düşmüş yalnız kişilerin iç dökmesi gibi okunabilir bu şiirler.
Düşüncenin şiirle yoğrulması gerektiğine olan inancını her fırsatta vurgular Edip Cansever. Bunun olabilmesi için de bazı şeylerin kökten değişmesi gerektiğini savunur. Diyaloglarla, monologlarla zenginleştirdiği anlatımı için“ dize” artık bir yük olur. Bunu aşmanın yollarını arar.“ Tek Sesli Şiirden Çok Sesli Şiire” başlıklı yazısında şöyle der:“ Mısra işlevini yitirdi; şiiri şiir yapan bir birim olarak yürürlükten kalktı. Eski rahatlığını, o sessiz, kıpırtısız düzenindeki rahatlığını boşuna arıyor şimdi. Öfkelerin, bunlukların, başkaldırmaların dışında kendini yineliyor daha çok. Ne denli güçlü olursa görünürse görünsün, duygularımızı, gerilimlerimizi, düşünce coşkularımızı başlatıcı öğe, bir ölçü olmaktan çoktan çıktı. İnsanı, insanla gelen en çağdaş sorunları karşılayamaz oldu. Öyleyse şiiri okumalı, şiiri, usla biriktirmeli artık; mısra ile değil. Diyeceğim, ille de bir ölçü gerekliyse bu, düşünsel-ussal bir ölçü olmalı. Tek sesli şiirden, çok sesli bir şiire yönelişteki en kapsamlı ölçü de budur sanırım.”( Edip Cansever, Şiiri Şiirle Ölçmek, YKY sf. 134)
Edip Cansever, şiirin mevcut biçiminin, onu tekrara düşürdüğünü keşfeder. Şiirde ele aldıklarını yeni bir biçimle ortaya koyma gerekliliği duyar. Dizeden vazgeçişin altında yatan en büyük neden budur. Edip Cansever’ in dili, bir çeşit felsefe diline yatkındır. Soyutlamayı, konularını tek tek olaylardan, kişilerden çıkartıp onları kavram düzeyine yaymayı bilir. Kurduğu yeni dil yapısını şöyle