Tarihî İnceleme
7
eşit ise, seçimin yapıldığı bütün seçim çevrelerinde daha fazla muteber oy alan parti tercih edilir.
Bir seçim çevresinde tek milletvekilinin seçilmesi gerekiyorsa, o seçim çevresinde en fazla muteber oy alan siyasi parti adayı veya bağımsız aday seçilmiş olur. Diğer siyasi partilerin aldıkları oylar hakkında yukarıdaki fıkra gereğince işlem yapılır.”
Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere Milli Bakiye Sisteminin en önemli özelliği, seçim çevrelerinde partilerin milletvekili çıkarmaya yetmeyen oylarının milli seçim çevresinde toplanmasıdır. Bu yolla seçmenlerin verdikleri oyların ziyan olmasının önüne geçilmiş ve bütün oyların meclise yansıması sağlanmıştır. Bu sistemde bütün partiler, aldıkları oyla neredeyse aynı oranda meclise girme fırsatını elde ederler. Bunu, 1965 Seçimlerinin sonuçlarında da görmek mümkündür.
1965 Seçimlerinin en dikkat çeken özelliklerinden biri %3’ün altında oy alan TİP’in ve daha sonra MHP’ye dönüşecek olan CKMP’nin meclise girebilmeleridir. Bunu sağlayan da Milli Bakiye Sisteminin öngördüğü Milli Seçim Çevresi olmuştur. TİP, il seçim çevrelerinden sadece bir milletvekili çıkarabilmiş; diğer 14 milletvekilliğini milli seçim çevresi sayesinde elde etmiştir. CKMP ise bütün milletvekilliklerini milli seçim çevresinden çıkarmıştır [17]. Nermin Abadan’ın yaptığı hesaplamalara göre; eğer 1965 Seçimlerinde 1961 Seçimlerinde uygulanan seçim sistemi uygulansa idi AP 292 milletvekili ile meclisin %64’ünü oluşturacak; TİP 2, CKMP ise sadece 1 milletvekili ile Millet Meclisi’ne girecekti [18]. Bu durum da, özellikle küçük partilere verilen oyların mecliste tam anlamıyla temsil edilebilmesi açısından Milli Bakiye Sisteminin önemini göstermektedir.
AP 1965 Seçimlerinde tek başına iktidar olmuş ve Süleyman Demirel Başbakanlığındaki AP hükümeti kurulmuştur. Mecliste mutlak çoğunluğa sahip olan AP, Milli Bakiye Sisteminin devamını önceki dönemde de olduğu gibi istememektedir. AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, seçim sisteminin değiştirilmesine dair taleplerini seçimlerin hemen ardından dile getirmiş ve “1950’deki ekseriyet sistemine dönmeyeceğiz. Muhalefetsiz demokratik idare olmaz. Asgari 1961 şartlarına döneceğiz.” beyanında bulunmuştur [19]. Ayrıca, Süleyman Demirel 3 Kasım 1965’te Millet Meclisi’ne hükümet programını arz ederken “Milletvekilleri seçiminde nispî temsil usulünü muhafaza etmekle beraber son uygulamada açıkça görülen mahzurları önleyeceklerini söylemiştir [20]. Bütün bunların neticesinde 20 Mart 1968 tarihli ve 1036 sayılı kanunla Milli Bakiye Sistemi kaldırılarak 1961 Seçimlerinde uygulanan çevre barajlı d’Hondt sistemine geri dönül-