UHDK Dergi Şuan yayimlanış | Page 7

Tarihî İnceleme

5

kesin bir şekilde göstermektedir. DP 1950 Seçimlerinde %55 oy oranı ile meclisin %85’ini; 1954 Seçimlerinde de %59 oy oranı ile meclisin %93’ünü elde etmiştir. 1957 Seçimlerinde ise oyların %48’i ile meclisteki sandalyelerin %69,5’ini elde etmiş; buna karşılık toplam oyu %52 olan muhalefet partilerinin meclisteki temsil oranı %30,5 ile sınırlı kalmıştır [5]. DP mevcut sistem sayesinde gücünü muhafaza ederken, CHP nispi temsili savunmuş ve 1957 Seçim Beyannamesi ve 1959 tarihli İlk Hedefler Beyannamesi’nde nispi temsil taahhüdünde bulunmuştur [6].

27 Mayıs 1960 İhtilâli’nin ardından oluşturulan ve 5 Ocak 1961’de faaliyetlerine başlayan Kurucu Meclis’e yeni Anayasa’nın kabulü ve yeni bir seçim kanunu yapma görevleri verilmiştir. Kurucu Meclis’te seçim sisteminin niteliğine dair tartışmalar yaşanmış; çoğunluk sistemi, nispi temsil ve her iki sistemi de içeren karma sistem seçenekleri üzerinde durulmuştur [7]. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin hazırladığı Gerekçeli Anayasa ve Seçim Kanunu Tasarısı’nda her ilin bir seçim çevresi olduğu ve nispi temsilin d’Hondt sisteminin uygulandığı bir seçim sistemi tavsiye edilmiştir [8]. Kurucu Meclis tarafından çıkarılan 25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda da bu tavsiyenin etkilerini görmek mümkündür; kanuna göre her il bir seçim çevresidir ve milletvekilliklerinin hesaplanmasında “çevre barajlı d’Hondt sistemi” öngörülmektedir [9]. Bu sistem, 306 sayılı kanunun 32.maddesinde düzenlenmiştir:

“Madde 32 — Siyasi partilerin bağımsız adayların elde ettikleri milletvekilliği sayısı, aşağıdaki şekilde hesaplanır:

Seçime katılmış olan siyası partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları muteber oy sayılan da hizalarına yazılır. Bu rakamlar, önce bire, sonra ikiye, sonra üçe... ilâ, o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, parti ayırımı yapılmaksızın en büyükten, en küçüğe doğru sıralanır. Milletvekillikleri, bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara, rakamların büyüklük sırasına göre tahsis olunur.

Son kalan milletvekilliği için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır.

Bir seçim çevresinde, kutlanılan muteber oy pusulaları toplamının, o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesi ile elde edilecek sayıdan az oy alan siyası partilere veya bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilmez. Bu gibi hallerde, milletvekilliği elde edemeyen siyası partiler veya bağımsız adaylar ve aldıkları oylar nazara alınmaksızın milletvekillikleri geriye kalan partiler ve bağımsız adaylar arasında yukarıdaki fıkra gereğince paylaştırılır.

Şayet seçime katılan siyası partilerden ve bağımsız adaylardan hiçbir yukarıdaki fıkrada gösterilen sayı kadar oy almamışlarsa milletvekillikleri gene ikinci fıkra hükümlerine göre paylaştırılır

Klasik d’Hondt sistemi niteliği itibariyle büyük partileri ön plana çıkaran bir sistemdir ve seçim bölgeleri küçüldükçe büyük partiler daha avantajlı hale gelmektedir. Ayrıca, 32.maddenin 4.fıkrasında öngörülen çevre barajı küçük partilerin mecliste temsilini daha da zor hale getirmiştir. Prof. Dr. Erdoğan Teziç, bu sisteme “yarı çoğunluk sistemi” demenin