UHDK Dergi Şuan yayimlanış | 页面 15

Dış Politika

13

üzere; İsrail’in Gazze operasyonları, Gürcistan savaşı, Kıbrıs’taki BM gücü gibi Türkiye’yi yakından ilgilendiren konularda uygulamasının uluslararası çıkarlara ve barışa katkı sağlaması muhtemel maddeler, küresel ekonomik ve siyasi üstünlüğünü sağlama kavgasındaki bu ülkelerce yabana atılmıştır. Birleşmiş Milletler Antlaşmasında siyasal, ekonomik gücün göz ardı edilip, devletlerin eşitliğinin esas alındığı ifadesi gerçeği yansıtmayıp buradaki adil söylem bizzat aynı antlaşmada dönemin güç dengelerinden oluşan daimi üyelik ve veto hakkı uygulamasıyla yıkılmıştır. Bu yapının adilliği sorgulamasından daha da öte Güvenlik Konseyinde söz hakkı bulamayan devletlerin bağımsızlığı açıkça ihlal edilmektedir. Değiştirilmesi ve alternatif yapılar önerilmesi gerekir. Almanya’nın bu konuda geçtiğimiz yıllardan beri yoğun baskısı var. Üstelik sivillerin güvenlik sorunlarının ve insan hakları ihlallerinin yaşandığı bölgeler konusunda büyük sınav veren Güvenlik Konseyi için Almanya sıkı bir denetim mekanizması oluşturdu. Almanya için ulusal ve kalıcı bir çıkar sağlamamış da olsa, bu tür çalışmaların güçlü diplomatik geleneği olan devletlerce yürütülüp baskı ve denetimin kararlar üzerinde etkileyici olması sağlanabilir. Ne yazık ki bugün dışişleri personeli atamalarında gerçekleşen yönetmelik ihlalleri, dil bilmeyen, diplomasi kökenli olmayan diplomatlar tartışma konusuyken Türkiye’nin böyle bir mekanizmada aktif sorumluluk almasını beklemek çok inandırıcı değildir. Arap baharı süresince Türkiye iç savaşlarda insan hakları konusunda taraf olmanın dışında ülkelerin iç işlerine müdahil olmama politikasını da bırakmıştır.

Bu önerilebilecek veya yapılandırılabilecek yeni bir sistemde Türkiye’ye rol verilmesi olasılığını düşürmektedir. Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın destek görebilecek şikayetinin medyada yer bulmanın ötesinde diplomatik ağırlığı olduğu söylenemez.

Daimi üyelik, koşulsuz veto hakkı eleştirisinin üzerine beklentilerin ne olduğunu tartışmak da yerindedir. Güvenlik konseyine seçilmiş olan üyelerin yetkilerinin genişletilip veto koşullarının gözden geçirilmesi gerekir. Bu sisteme getirilen eleştiri BM’nin daha etkili ve işlevsel çalışması gerekliliğinden doğmakla birlikte çözümün agresif, geri dönüşü olmayan politikalara meydan vermemesi de sağlanmalıdır.Bir güç odağının veya bloğun koşulsuz hakimiyeti daha kötü bir yere sürükleyebilir. Suriye, Irak ve Afganistan’da yaşandığı veya bu ülkeler için tartışıldığı üzere kimyasal silah vb. iddiaların doğrudan müdahale gerekçesi doğurup üye ülkelerin ve barış gücünün can güvenliğini tehlikeye atmak tehlikesi göz önünde bulundurulmalıdır. Elbette istenen bu değildir.

Kaynakça

www.globalpolicy.org

Today’s Zaman 9 Kasım 2012 sayısı

Data fromthe United Nations and Sydney D. Baileyand Sam Daws "TheProcedure of the UN Security Council", 3rd Edition, ClarendonPress, Oxford, 1998

www.dw.de