TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 64
NEM
Ya yine sabahı ederse? Gitmez de kalırsa? Evet, evet. Sabah
yine uyandıracak beni. “Kalk!” diyecek, “Kalk yahu beceriksiz
adam! Gün dünyaya doğdu da daha gözlerinin ardına ulaşamadı.
Utan biraz.” Uyanmamış gibi yapacağım ben. Birazdan gider diye
umup sessizce bekleyeceğim. Ama nefesimin değiştiğini duyacak.
İnanmayacak. “Bir de uyanmamış gibi yapıyor paşam. Kalk artık!”
Daha da güçlenecek, arsızlaşacak. Daha çok bağıracak. Yeter, sesi-
ni duymak istemiyorum. “Öyleyse kalk.”
Yüzümü yıkarken suyu bir tokat gibi çarpacak yüzüme. “Başını
doğru tutmasını bile beceremiyorsun.” Senin yüzünden! Çek elleri-
ni üzerimden de işimi halledeyim. Karnım ağrımaya başlayacak
belki. Açken de hiç çekilmez. Kahvaltıyı hazırlamaya başlarım. Ha
gitti ha gidecek. Fakat hâlâ açım ve midemi bulandırıyor. Onu
görmezden gelirim. Çayımı yudumlarım. Gitti mi? Sahiden mi?
Yaşas... Tamam. Yeter. Şimdi git. Sonra yine...
Masama otururum. Kitap açarım. Defter. Kalem. Kâğıt. Ne
varsa. Yığın önüme. Unutturun onu. Unutturur mu hiç kendini?
Küçükken komşu, acı biberlere sürdüğü elleriyle gözlerime dokun-
muştu. O kadının hayaleti misin sen? Nesin? Ne istiyorsun? Canımı
mı? Al diyorum sana, al git!
Sokağa da çıkamam. Nasıl çıkarım? Yürümesini bile unutturur.
Adımlarımı şaşırtır. Çocuklar dalga geçerler. Kaldırım kenarlarında
soluklanmak için dururum da kadınlar yanıma gelip neyim olduğu-
nu sorarlar. Ne diyeceğim? Seni mi anlatacağım, ha? Daha ne kadar
büzüleyim? Git. Otobüslere de binemem. Beni rahatsız ettiğin
65