TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 34
NEM
Hava kararmaya başlayacakken türlü ıslıkla onları çağırmaya
koyuldu. Tek tek gelip başına konuyor, özgürlük müddetlerinin son
buluşundan hiç de şikâyetçi görünmüyorlardı. Ona güveniyorlardı
besbelli. Bugün bitti ya, yarın gün doğacak, bu saat yine gelecek,
onlar kapıyı zorlayacaklar ve çıkacaklardı. Uçmak özgürlüğün,
özgürlükse esaretin gereğiydi ne de olsa.
Önce kafasına konan daha sonra kafesteki köşelerine kurulan
kuşlar ritüeli tamamladıktan sonra o biraz daha bekledi. Ne var ki
yüzündeki tebessüm yavaş yavaş siliniyordu. Biri eksikti. Sayı
tamamlanmamış, kafeste bir boşluk doğmuştu. Bunun hemen
ürkek kuşun eksikliği olduğunu anladı. Hemen kafasını yukarı
kaldırıp göğü aramaya başladı. Uçan tek bir kuş bile yoktu bu açık
gökte. Çatılara baktı tek tek. Yanlış bir yere gitmiş olamazdı.
Korkak olmasına korkaktı, şaşkındı, belirsizdi ama asla bir başka-
sına gitmezdi. Burayı iyi tanıdığına emindi. Sağ elini gözlerine
siper ederek bir kere daha baktı etrafa. Ağaç dallarına, evlerin
tepelerine, ani su kesintilerine önlem diye doldurulmuş büyük mavi
bidonların üzerine, küçük iş yerlerinin tentelerine, gölgeliklere,
antenlere, belirli aralıklarla göğe ve daha sonra gözünün ulaştığı
neresi varsa tekrar hepsine bakıyor