TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 35
NEM
“Ali! Ali!” diye bağırdı. “Ali, beni aşağı indir! Kuşum öldü! Ali
diyorum!” Evde kimsenin olmadığını anlayınca merdiven basa-
maklarını saymaya başladı terleyerek. Bir, iki, üç, dört, beş, altı,
yedi, sekiz, dokuz. Dokuz basamak. “Gidebilir miyim?” Tekerlekli
sandalyenin ağır ağır ilerlediğini duyumsadı. “Giderim.” Ön sağ
tekerleği ilk basamağa düşüverdi. Korkuyla irkildi. “Geberesice
Ali!” Birden dengesini tutturamayınca tepetaklak oldu. Sandalyesi
merdivenlerde yuvarlanmaya başladı. Başını vurmamak için elle-
riyle saklamaya çalışıyordu. Neye uğradığını şaşırmıştı. Birkaç
dakika önceki kararlılığı, kuşu, merdivenleri, tekerlekli sandalyeyi
unutmuştu. Şimdi gördüğü ve anladığı tek bir şey vardı: Düşüyor
olduğu. Sayarken hemen bitiveren dokuz basamağın düşerken hiç
de o kadar az olmadığını fark etti. En son kendini yerde, sandalye-
sini üstünde buldu. Artık taşıyamadığı başını kanayan bacaklarına
baktıktan sonra hışımla yere bıraktı. Bacakları fena haldeydi ama
önemli değildi. Nasılsa hissetmiyordu. Gürültüye koşan komşuları
ah vah ettikten sonra ambulans çağırmak için bağrışıp durdular.
Herkes birbirine, “Ambulansı arayın!” diye bağırıyor ama kimse-
nin eli telefona gitmiyordu. O, yarı bilinçsiz halde etraftakileri
incelerken güldüğünü sanıyordu. Gülüşünün yanaklarına dağılan
bir sızıntı şeklinde olduğunu hissediyordu. Bir an ağzını araladı.
“Bacaklarımı boş verin. Kafamı çarpmadım ya bir yere. O önemli.
Biraz da buralarım ağrıyor.” Elini göğsüne götürmek istedi. “Ama
önemli değil. İyiyim. O Ali yok mu Ali, gelmedi mi hâlâ?”
Kimsenin onu duymadığını anladı. Yorulup gözlerini kapattı.
Çığırtkan bir kadın tiz çığlığıyla ortalığı ayağa kaldırırken o, gözle-
rinin üstüne kadar ulaşan şeyin gülüşünün olmadığını anladı. “En
azından sıcak.” dedi kendi kendine. “Kanım da epey sıcakmış.”
36