TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 25
NEM
daha kısık sesle konuşsun diye yüzlerine kapattıkları kapıları bana
açtılar. Cereyanda kaldım. Sarsılarak öksürdüm. Sarılmak için eğil-
diler. Yükten büküldüm. İkisine de yabancılaşmış halimle her gece
yatakta kollarımı açıp üç harfliyi bekledim. Asıl olanı, ‘ben’i.
Düşündüm ki, onunla birleşirsek biter bu zulüm. Ben günah olmak-
tan, günahı taşımaktan bir parçacık kurtulurum. Bekledim. Gelmedi.
Bekledim. Gelmedi. Gelmeyince daha çok bekledim. Kocaman bir
sebepti beklemeye kavuşmamak.
Bir sabah, her şeyin en gerçek haline uyanacağımı bilemedim.
Birden korkuyla açtım gözlerimi. Yatağımın kenarına oturmuş bir
kadın ağlıyordu. Yüzümü göğsüne bastırmasıyla kendime geldim.
Diriliğini kaybetmiş memeleri çamaşır suyu kokuyordu. Ayılmamı
bile beklemeden, yüzüme bakamayarak bana birkaç cümle söyledi.
Ağlamaya devam etti. Ayaklarımı sürüyerek bahsettiği yere gittim.
Sarı duvarlı bir hanın ortasındaki çatlak taş zeminde annem ve
babam yatıyordu. Etraflarını çevreleyen kırmızı, geniş bir şerit,
birkaç polis ve çokça meraklı baş vardı. Şeridin altından polislere
rağmen geçtim. Babamın yanında bir silah vardı. Anneme gittim.
Sanki kocasının uyuduğundan emin olunca doğrularak sırtını yas-
layacak bir arka bulacak, sigarasını yakacaktı. Yere s ızmış kana
dokundum. Öldürdüğüm sineğin titreyen kanatları belirdi gözüm-
de. Yanağımı usulca babamın yüzüne değdirdim. Annemin gözleri-
ni sildikten sonra dudaklarına kenardaki adamdan aldığım sigarayı
yerleştirdim. Ortalarına oturup sırayla saçlarını okşadım. Olay yeri
incelemenin umursamazlığını izledim. Bir sonraki adımımı kestir-
meye çalışan kalabalığa sakin olmasını söyledim. Bazı ‘üç’lerle
26