TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 22

NEM dururdum. Ne televizyon kapanır, sesler susturulur, ne ışıklar sön- dürülür, ne de kapım aralanırdı. Gece yarısı ben gidip babamı öperdim uyandırmaktan korkarak. Onunki gibi emin bir liman olamıyordu ama en azından teninin sıcağı dudaklarımdan yitene kadar kendimi avutabiliyordum. Bir gün böylece bitiyordu. Bir çocuğun günü işte böyle geçebiliyordu, ne acı! Bir gün arkadaşlarımla saklambaç oynarken elektrikler gidiver- di. Her yer kapkaranlık olduğunda kafamızı kaldırıp yıldızlara baktık. Geçen kesintiden beri nasıl olup da hâlâ düşmediklerine şaştık. İçimizden biri aslında hepsinin düşmüş olduğunu, bizim o an gördüklerimizin onların yerlerine geçen başka yıldızlar olduğu- nu söyledi. “Hadi be oradan!” deyip alaya aldılar onu. Ben kafamı kaldırıp yıldızlara baktım. Hangi aralıklarla parlayıp söndüğünü, tam olarak nerede durduğunu ezber ettiğim yıldızın yokluğunu bir kez daha anımsadım. Öyle diyerek bu eksikliği adeta yüzüme vur- muş olan o çocuğu korkutmak için bağırdım: “Arkanda üç harfli var!” “Ne?! Üç harfli mi?” “Arkasında üç harfli var!” “Cin varmış!” “Kaçın!” 23