TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 10

NEM kenara koydu onları. Elleriyle ördüğü lifi sabunlayıp sırtımı, kolla- rımı, yüreğimi temizledi. O büyük bir çabayla kirlerimi atmaya çalışırken, ben gücünün ağırlığına teslim oluyor, bedenimi bir ileri bir geri oynatıyordum. “Yıka anne,” dedim içimden. “yıka da gitsin bir gecelik rüyamın, bir aylık ağıdımın izleri.” En son birkaç tas su daha boca edip başımdan aşağı, havluya sardı beni yine ilk banyom gibi. Sonra sarıldı, ıslak başımı göğsüne dayadı. Sobanın yanına oturttu beni aceleyle. Saçlarıma başka bir küçük havlu getirip doladı. Çekmecemden temiz kıyafetler getirdi. Bir de mavi yemenilerimden birini. Hiçbir şey yapmadan beni giydirmesine izin verdim. Saçlarımı sobanın sıcağında kuruttuktan sonra yavaş yavaş ördü. Sonra minderine oturup sırtını duvara verdi. Kucağını açtı. -Gel yanıma. Dizlerim üstünde yanına gittim. Başımı göğsüne yasladım. Diriliğinden pek eser kalmamış göğüslerine, hırıldayan nefesine, orada olduğunu dağa taşa haykırmak isteyen yüreğine artık bir şeyleri hissetmek isteyen canımla sarıldım. Gözlerimi kapattım. Saçlarımı okşadı. Yaşlar incecikten düşüyordu eteğine. Saçlarımı okşadı. İç geçirdim, noktası olsun uykumun diye. Saçlarımı okşadı. -Anlatmam dersen anlatma. Ne zaman varırsa dilin o zaman de bana yaranı. Bir ay bekledim. Bir sene de beklerim, bir ömür de. Sen aldığın nefese şükrettiğin müddetçe ben beklerim kızım. Ama sanma ki yüreğim dağlanmıyor, içim kor olmuş yanmıyor. Sanma ki sana ses etmeyen dilim içimde feryad figan ağlamıyor. Yıllardır 11