Labirent: Alev Deneyleri
Birinin gidip bakması gerekiyor. İçlerinde ne olduğunu öğrenme
liyiz. Bunu söylemesine rağmen bunu yapan kişi olmak istemiyordu
Birlikte gidelim, dedi Teresa rahatlıkla.
Cesareti Thomas’ı şaşırtmıştı. Bazen çok kötü fikirlerin oluyor
diye karşılık verdi. Dalga geçiyormuş gibi konuşmaya çalışmıştı ama
gerçeği kendine itiraf edemese de biliyordu. Korkudan ölüyordu.
“Thomas!” diye seslendi Minho. Gökgürültüsü ve yıldırım sesi
gökyüzünde parlak ışıklar oluştururken hâlâ şiddetle esen rüzgârın
sesini bastırıyordu. Fırtına tüm öfkesini üzerlerine kusmak üzereydi.
“Ne?” diye bağırdı Thomas.
“Sen, ben ve Newt! Gidip bir bakalım!”
Thomas tam harekete geçmek üzereydi ki bölmelerin birinden
j
bir şey çıktı. Yakındakiler nefeslerini tutunca daha iyi görebilmek
|
için döndü. Tüm bölmelerden ne olduklarını anlayamadığı bir şey
:
çıkıyordu. Her ne iseler, kesinlikle dikdörtgen yuvalarından çıkıyor-
f
lardı. Thomas en yakınındaki kutuya odaklandı ve yüzleşmek üzere
olduğu şeyi dikkatlice incelemeye koyuldu.
Kenarından şekilsiz bir kol sarkıyordu ve eli yerin biraz üzerinde
sallanıyordu. Üzerinde dört tane biçimsiz parmak vardı -hastalıklı
görünen bej rengi kökler gibi- hiçbiri aynı uzunlukta değildi. Hareket
edip orada olmayan bir şeyi yakalamaya çalışıyorlardı, sanki içindeki
yaratık kendini dışan itebümek için tutunacak bir şey arıyordu. Kolun
üzeri kırışıklık ve şişkinliklerle doluydu ve dirseğin olması gereken
yerde oldukça tuhaf bir şey vardı. Yaklaşık on santim çapında, parlak
turuncu, yusyuvarlak bir çıkıntı ya da bir kabarıklık.
Koluna ampul yapışmış gibi duruyordu.
Canavar yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Bir bacak çıktı, etli ayağın1
1
1
dört parmağı da el parmaklan gibi hareket ediyordu. Dizindeyse o
360