Harriet onu duymazdan geldi. “Sanınm siz de İSYAN odasında
o bölmeleri gördünüz. Izdırap Verenler’in şaıj edildikleri ya da artık
yaptıkları her neyse onu yaptıkları bir yer olmalı.”
“Evet,” dedi Newt. “Öyle olmalı.”
Gökyüzünde şimşekler çakıyordu ve ışıklan giderek daha parlak
bir hal alıyordu. Rüzgâr hepsinin kıyafetlerini ve saçlannı uçuruyor
ve etraf tuhaf bir şekilde nemli ve tozlu kokuyordu. Thomas yeniden
saate baktı. “Sadece yirmi beş dakikamız var. Ya Izdırap Verenlerle
savaşacağız ya da doğru zaman geldiğinde o büyük tabutlara girmemiz
gerekiyor. Belki onlar...”
Her yönden keskin bir tıslama duyuldu. Ses Thomas’m kulak
zarlanm yırtacak gibiydi bu nedenle bir kez daha ellerini kulaklanna
bastırdı. Etraflannı saran çeperdeki hareket dikkatini çekti ve dik
katlice büyük beyaz bölmelere ne olduğunu izledi.
Her kutunun bir kenarından koyu mavi bir ışık çıktı ve ardından
nesnenin üst yansı tıpkı bir tabut kapağı menteşelerinden açdıyormuş
gibi kalkarken ışık da yayıldı. Bu sırada hiç ses çıkmadı ya da şiddetli
rüzgâr ve şimşeklerin arasından duyulmadı. Thomas, Kayranlılann ve
kızların yavaşça bir araya gelerek daha sıkı bir küme oluşturduklarım
hissetti. Hepsi de kutulardan olabildiğince uzaklaşmak istiyordu ve
sonunda etraflan yaklaşık otuz kutuyla çevrilmiş olan bir grup vücut
halini aldılar.
Kapaklar sonuna kadar açılıp yere düşene kadar hareket etmeye
devam etti. Her bölmenin içinde büyük bir şey vardı. Thomas durduğu
yerden tam seçemiyordu ama Izdırap Verenlerim tuhaf uzantılarını da
görmüyordu. Hiçbir hareket olmadı ama tedbiri elden bırakmaması
gerektiğini biliyordu.
Teresa? dedi zihninde. Sesli konuşmaya cesaret edemiyordu ama
biriyle konuşması gerekiyordu yoksa delirebilirdi.
Evet?
359