Evet.
Sence içlerinde Izdırap Verenler mi var?
Thomas kendisinin de aynı şeyi düşündüğünü fark etti ama artık
hiçbir şey ummaması gerektiğini öğrenmişti. Cevap vermeden bir
saniye önce bu kanıya varmıştı. Bilmiyorum. Yani Izdırap Verenlerin
vücudarı ıslaktı; burada olmaları biraz zor olabilir. Söylediği aptalcaydı belki ama akima başka bir şey gelmiyordu.
Belki de... onların içine girmemiz gerekiyordur, dedi Teresa
bir duraksamanın ardından. Belki güvenli bölge onlardır ya da bizi
bir yere götürürler.
Thomas bu fikirden nefret ediyordu ama onun haklı olabilece
ğini düşündü. Gözlerini geniş bölmelerden ayınp Teresa’ya baktı.
Kız çoktan ona doğru yürümeye başlamıştı bile. Neyse ki yalnızdı.
Thomas hem Brenda hem de Teresa’yı çekecek durumda değildi.
“Hey,” dedi Thomas sesli bir şekilde ama rüzgâr, kelime ağzın
dan çıkar çıkmaz onu uzaklara uçurmuştu sanki. Tam ona doğru
elini uzatıyordu ki kendini durdurdu, aralarındaki ilişkinin değişti
ğini neredeyse unutmuştu. Teresa yürürken M inho ve Newt’i hafifçe
dürttüğü sırada Thomas’m bu hareketini görmedi. Çocuklar dönüp
Teresa’ya baktılar ve Thomas onlarla konuşm ak için yaklaştı.
“Ee, ne yapıyoruz?” diye sordu Minho. Teresa’nın karar alma aşa
masında yanlarında olmasını istemiyormuş gibi ona ters bir bakış attı.
Newt cevap verdi. “Eğer bu şeylerin içinde Izdırap Verenler varsa
o lanet hayvanlarla savaşmak için hazırlanmaya başlasak iyi olur.”
“Neden bahsediyorsunuz?”
Thomas arkasına dönünce Harriet ve Sonya’yı gördü; konuşan
Harriet’tı. Brenda da yanında Jorge’yle, tam arkalarında
d u ru y o rd u .
“Ah, harika,” diye homurdandı Minho. “B Grubu’nun yüce kra
liçeleri.”