James Dashner
aramalıyız.” Ama söylerken bile bunun bir seçenek dahi olmadığının
farkındaydı. En azından zaman dolana dek.
“Hayatta olmaz,” diye yanıtladı Newt. “Bu kadar yolu geri dön
mek için gelmedik. Lanet fırtınanın biraz daha beklemesini umalım.”
Neredeyse simsiyah olan bulutlara bakıp somurttu.
Diğer üç Kayranlı sessiz kaldı. Zaten hızını artıran rüzgârın
uğultuları yüzünden söylenenleri duymak iyice zorlaşmıştı. Thomas
saatine baktı.
Otuz beş dakika. Bu fırtınanın otuz beş dakika daha...
“O ne öyle!” diye bağırdı Minho ayağa kalkıp. Thomas’m omzu
nun üzerinden bir yeri gösteriyordu.
Thomas panik halinde ayağa kalkıp bakmak için döndü. Minho’nun
suratındaki dehşet ifadesi aşikârdı.
Grubun yaklaşık on metre üerisinde zeminin büyük bir kısmı...
açüıyordu. Belki beş metre genişliğinde bir kare, kendi etrafında dö
nerek açılırken toprağın etrafa saçılmasına sebep oldu ve altındaki
şey yukan çıktı. Rüzgârın uğultusundan daha yüksek, tiz bir ses ve
metalin gıcırtısı duyuldu. Çok geçmeden d önen kare şekil tamamen
açıldı ve bir zamanlar çöl toprağı olan yerde artık siyah materyalden
bir bölme duruyordu, üzerinde de tuhaf bir nesne vardı.
Beyaz, yuvarlak köşeli bir dikdörtgendi. Thomas daha önce tıpkı
buna benzer bir şey görmüştü. Hatta bundan birkaç tane. Labirent’ten
kaçıp Izdırap Verenlerin çıktığı büyük odaya girdiklerinde tabuta benzer
bu kutulardan birkaç tane görmüşlerdi. O zaman bunu düşünecek
vakti olmamıştı ama şimdi görünce Izdırap Verenler’in Labirent’te
insan avlamadıkları zamanlarda onlann içinde kaldığım -belki de
uyuduğunu?- düşündü.
Tepki vermesine fırsat kalmadan yerden daha fazla bölmeler
çıkmaya başladı ve grubun etrafında dönerek açılmaya başladılar.
Düzinelerce.
355