is u u ır c r ıı: n ı t r v ıs e r ı c y ıc r ı
“Pek sayılmaz,” dedi Thom as. “H iç de eğlen celi değildi.”
“Ee, ne oldu?” diye sordu M inho. “O lan lard an son ra ona nasıl
güvenebilirsin?”
Thomas başta tereddüt etti am a on lara h e r şeyi anlatm ası ge
rektiğini biliyordu. Ve o an bunun için en iyi zam an d ı. Derin bir
nefes alıp konuşmaya başladı. İSY A N ’ın k en d isiy le ilgili planından,
kamptan, B Grubuyla olan konuşm asından v e gaz odasından bahsetti.
Hâlâ hiçbirine bir anlam verem iyordu fakat b u n la n arkadaşlarıyla
paylaşmak az da olsa iyi hissetm esini sağladı.
“Ve sen o cadıyı affettin, öyle m i?” diye so rd u M in h o, Thom as’ın
konuşması bitince. “Ben affetm em . İS Y A N ’d a k ile r n e yapm ak isti
yorlarsa yapsınlar. Sen ne yapm ak istiy o rsan y ap . A m a ben ona ve
Aris’e güvenmiyorum. İkisini de se v m iy o ru m .”
Newt durumu daha derinden değerlen diriyor gibiydi. ‘T ü m bun
lan -o planlar ve o yu n lan - sırf sen k en d in i ih a n ete uğram ış gibi
hisset diye mi yaptılar? Çok saçm a.”
“Bir de bana sor,” diye m ırıldandı T h o m a s. “V e h ay ır, Teresa’yı
affetmedim. Ama şimdilik aynı tarafta o ld u ğ u m u z u düşünüyorum .”
Etrafına bakındı; çoğu kişi oturm uş, se ssizce u za k la ra bakıyordu.
Pek fazla kişi konuşmuyordu ve iki gru p ta m a m e n kaynaşmamıştı.
“Peki ya siz? Buraya nasıl geldiniz?”
“Dağlann arasında bir açıklık bulduk,” diye cevaplad ı Minho. “Bir
mağarada kamp yapan birkaç Deliyle m ücadele e tm e k zorunda kaldık
ama onun dışında bir sorun yaşam adık. A m a su v e yiyeceğim iz bitti
sayılır. Ve ayaklanm ağrıyor. A y n ca b ü y ü k b ir y ıld ırım fırtınasının
yaklaştığından ve beni Tava’m n p a stırm ala rın a b enzeteceğin den de
eminim.”
“Evet,” dedi Thom as. D ağlara d o ğru b a k tı v e d ağın eteği ve bu
lunduğa yerle aralarında m uhtem elen altı küom etre olduğunu tahmin
etti. “Belki de bu güvenli bölge olayım b o ş v e r ip k o ru n aca k bir yer