James Dashner
“Tanıştığımıza memnun oldum,” diye karşılık verdi Brenda.
“Ben bir Deliyim. Yavaş yavaş aklımı yitiriyorum. Belli aralıklarla
parmaklanmı kemirmek ve insanlan öldürmek istiyorum. Thomas
beni kurtaracağına dair bana söz verdi.” Şaka yapıyor olmasına rağ
men gülümsememişti bile.
Thomas ürktüğünü gizlemek zorunda kaldı. “Çok komik, Brenda.”
“Hâlâ bu konuda espri yapabiliyor olman güzel,” dedi Teresa.
Fakat surat ifadesi buz gibiydi.
Thomas saatine baktı. Elli beş dakika kalmıştı. “Şey, benim Newtle
konuşmam lazım.” Arkasını dönüp iki kızın da bir şey söylemesine
firsat bırakmadan onlardan uzaklaştı. İkisinden de mümkün oldu
ğunca uzak durmak istiyordu.
Newt yerde Tava ve Minhoyla birlikte oturuyordu; üçü de dünyanın
sonunu bekliyorlarmış gibi görünüyorlardı.
Sert esen rüzgâr nemli bir etki bırakıyordu. Gökyüzünde top
lanan bulutlar aşağı inmiş, dünyayı yutmak üzere olan karanlık bir
sisi andırıyordu. Arada sırada griliğin arasından turuncu ve mor ışık
lar parlıyordu. Thomas henüz yıldınm düştüğünü görmemişti ama
başlayacağını büiyordu. İlk büyük fırtına da aynen böyle başlamıştı.
“Selam, Tommy,” dedi Newt, Thomas onların yamna gidince.
Thomas kollarım dizlerine sararak oturdu. Altında hiçbir ima olmayan
iki basit kelime. Sanki Thomas kaçınlmamış ve ölümden dönmemiş
de yürüyüşten dönmüş gibi.
“Buraya gelmeyi başardığınıza sevindim,” dedi Thomas.
Tava her zamanki gibi havlamayı andıran bir homurtu sesi çıka
rarak güldü. “Biz de senin adına sevindik. Gerçi sen daha çok eğlen
miş gibi görünüyorsun. Aşk tanrıçanla takıldın ne de olsa. Öpüşüp
barıştınız herhalde?”
353