Labirent: Alev Deneyleri
“Oraya gidiyorum,” diye cevap verdi Newt. “Buralarda bir yerde
gördüğümü hatırlıyorum.”
Thomas hiçbir şey görmeden yürümeye devam etti. Gözleri çok
az da olsa karanlığa alışmıştı. Az önce tamamen karanlık olan yerde
şimdi gölgeleri görebiliyordu. Fakat garip bir şey vardı. Aklı hâlâ ka
rışıktı ama eğer gözleri onu yanıltmıyorsa, bazı şeyler olması gereken
yerde değildi. Sanki...
Minho iğrenç bir şeye basıp da irkilmişçesine homurdandı. Bir
gıcırdama sesi daha geldi.
Thomas ona ne olduğunu soramadan kendisi de bir şeye çarptı.
Sert. Tuhaf bir biçimi vardı. Örtülü gibi.
“Buldum!” diye bağırdı Newt.
Birkaç klik sesinden sonra oda floresan ışıklarıyla aydınlandı ve
parlak ışık bir anda Thomas’ın gözünü aldı. Çarptığı şeyden uzaklaştı,
gözlerini ovuşturdu ve başka bir şeye daha çarpıp onun ileriye doğru
gitmesine neden oldu.
“Aman Tannm!” diye bağırdı Minho.
Thomas gözlerini kıstı, artık net görebiliyordu ve kendini etra
fındaki korkunç manzaraya bakmaya zorladı.
Geniş odanın tavanından en az bir düzine insan asılıydı. Hepsi
de boyunlarından asılmıştı, ipler kabanp moraran derilerine batmıştı.
Hareketsiz bedenler hafifçe ileri geri sallanıyor, soluk pembe dilleri
bembeyaz olmuş dudaklarından sarkıyordu. Hepsinin de gözleri açıktı
ama ölü oldukları belliydi. Görünüşe göre saatlerdir o haldeydiler.
Kıyafetleri ve bazılarının suratları tanıdıktı.
Thomas bir anda dizlerinin üzerine düştü.
Onlan tanıyordu.
Daha bir gü