Test Drive | Page 96

“Pari’ye neden saldırdın?” diye sordum; bu kadar nazik birinin insanları böyle kolayca incitebilmesi beni hayrete düşü rüyordu. Reyes geri çekildi. “Arkadaşına ben zarar vermedim. Onun kim olduğunu bile bilmiyorum.” Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. “Ama o seni çağırmış.” “Sana bunu o mu söyledi?” “Evet. Seni, Rey’aziel’i bir ruh çağırma seansında çağırdı ğını söyledi.” Reyes sert bir kahkaha attı. “Yani arkadaşın beni bir kö pekmişim gibi çağırdığını sanıyor, öyle mi?” “Hayır, hiç öyle değil.” “Şehir efsanesi oyunu oynayan bir grup geri zekâlı yeniyetme beni çağıramaz. Beni hayatta olan tek bir insan çağırabilir” dedi ve bana dik dik baktı. Benden mi söz ediyordu? Ben onu çağırabilir miydim? “Demek sen değildin?” Reyes başını iki yana sallamakla yetindi. “Yani, ona sen saldırmadın, öyle mi?” Reyes duraksadı, uzun uzun bana baktı, “ilginç olan ne, biliyor musun?” Bu bir tuzaktı. Bunu hissedebiliyordum. “Ne?” “Benim masum insanları sebepsiz yere incitebileceğime gerçekten inanman.” “Incitemez misin?” derken sesim umutla yumuşadı. “Aslına bakarsan çok da güzel incitebilirim. Senin bunu bildiğini fark etmemiştim, o kadar.” Tamam, Reyes kızgındı. Bunu anlıyordum. “Roket’i öldü recek miydin? Böyle bir şey yapabilir miydin?” “O zaten ölü, HollandalI.” “O zaman...” “Onu yalnızca korkutup kaçıracaktım. Korkup bir yerlere sinmesini istiyordum. Bu işte başarılı.”