Roket’in hiçbir şeyi kolay değildi.
Roket’in çocuksu gözleri gözlerime kenetlendi. Cevap ver meden önce bana uzun uzun baktı. “Hâlâ istiyor” derken eli ni
yanağıma değdirdi. “Onu havadan daha çok istiyor.”
Hafifçe iç çektim. Roket nadiren bu kadar dikkatli, bu ka dar
mantıklı görünürdü. Bu kadar şiirsel. “Reyes bir keresinde benim
için, benimle olmak için doğduğunu söylemişti. Seni korkutan bu
mu, Roket? Benim için mi korkuyorsun?”
“O Rey’aziel, Bayan Charlotte. Tabii ki sizin için korkuyo rum. Herkes için korkuyorum.”
Ah. Bu muhtemelen kötüydü. Dimdik durup doğrudan Roket’e
baktım. “Roket,
musun?”
onun
bedeninin
nerede
olduğunu
bi liyor
Roket başını iki yana salladı. “O kuralları çiğneyemez.” “Ne
kuralları, Roket?” Belki de ipuçları, Reyes’m çiğnediği iddia
edilen kurallardaydı. Boşa kürek çekt iğimi biliyordum, Angel’m
yardımına ihtiyacım vardı.
“Evde saklambaç oynamak yok.”
Cevabına biraz şaşırarak, “Hangi evde?” dedim. Reyes bede nini saklıyordu. Roket’in sözünü ettiği saklambaç bu muydu?
Roket hareketsiz kaldı, bir şey sezmiş gibi aşağı baktı. Aniden
eliyle ağzımı kapattı ve beni duvara itti. Korkudan irileşen
gözlerle etrafına baktı. “Şşşt” diye fısıldadı. “O burada.”
O anda, onu hissettim. Oda ısı ve parazitle doldu; sanki
duvarların içinde bir elektrik fırtınası kopmak üzereydi. Ka nat
çırpma sesleri duyduk, ardından üstümüze bir karanlık çöktü ve o
karanlık, kıyametin ortasındaki obsidyen bulutlar gibi fır döndü.
Reyes cisimlendiğinde, cüppesinin içinde kaldı; yüzü gölgeliydi.
Ah, evet. Çok öfkeliydi.
Roket’i itip Reyes’a doğru bir adım attım. “Reyes, dur...” Bir
şey söyleyemeden metalik bir ses duydum. Reyes’m kı lıcını
Roket’e sallayacağını anladığımda nefesim kesildi.