kuytu köşelerini tarayan bir arama motoru gibi pır pır etti. Durup
tekrar bana baktı. “Hayır. Henüz vakti gelmedi.” içim rahatladı,
sonra kendimi bir sonraki isme hazırla dım. Roket’e Mimi
hakkında başka bir şey sormanın yararı olmadığını biliyordum,
ama onun daha fazlasını bildiğinden kuşkulanıyordum. Şimdi sıra
Reyes’taydı. Önlem olarak elimi koluna koyduktan sonra, “Roket,
Rey’aziel hakkında ne biliyorsun?” diye sordum.
Roket dudaklarını sımsıkı kapattı, bir iki saniye hareket siz
kaldı, sonra bana doğru eğildi ve alçak sesle, “Burada olmamalı,
Bayan Charlotte” dedi.
Roket daha önce ona Reyes Farrow’u sorduğumda yine böyle
demişti. Belli ki ikisinin aynı kişi olduğunun farkın daydı.
Kolunu ona güven vermek istercesine sıkıp, “Neden?” diye
fısıldadım.
Roket’in yüzü değişti. “Bayan Charlotte, size söyledim.”
Suratını asıp dudaklarım büzerek beni azarladı. “O hiçbir zaman
Reyes adında bir
doğmamalıydı.”
çocuk
olmamalıydı.
O
Rey’aziel.
Hiç
Bunu da daha önce duymuştum. “Roket, onun insan bede ni
hayatta mı?”
Roket cevap vermeden önce altdudağını düşünceli düşün celi
ısırdı. “Reyes adlı oğlan hâlâ burada, ama kuralları çiğnedi,
Bayan Charlotte. Kuralları çiğnemek yok” dedi ve par mağını
uyarırcasma salladı.
Daha rahat nefes alabiliyordum artık. Reyes’m bedeninin, ben
onu bulamadan ölmesinden çok korkuyordum. Onu kay betme
düşüncesi yüzünden aklımı kaçırabilirdim.
“Marslılar sırf suyumuzu içmek istedikleri için insan ola mazlar” diye söze devam etti Roket.
“Yani Rey’aziel suyumuzu mu istedi?” Roket’in söyledik lerini
anlamak için çok uğraşıyordum, ama bu kolay değildi.