Habersham, levhayı hep görmezden geliyordu.
Garrett uzanıp kapıyı itti.
Ben de kapıyı içeriden ittim. ‘'Dostum, ne yapıyorsun?”
“Ölü olmadığımdan emin olmaya çalışıyorum.”
“Kendini bir ölü gibi mi hissediyorsun?”
“Hayır, ama kapında yalnızca ölülerin gördüğü bir levha
olabileceğini düşündüm.”
“Tanrı aşkına, nasıl sadece ölülerin görebileceği bir lev ham
olabilir ki?”
“Hey, bu senin dünyan” dedi Garrett omuz silkerek. Sözünü
ettiği dünyayla tekrar yüzleşmek üzere banyodan çıktım. En
azından bu dünyanın ufak bir köşesiyle. “Bak, Reyes benim
sorunum, tamam mı?” dedim, anahtarlarımı tekrar aldım ve
kapıya yöneldim.
“Şu anda o, kaçak bir mahkûm. Ve benim de sorunum. Se ni
tehdit mi etti?”
Garrett’ı Reyes’m izini sürmekten vazgeçirmem ve bunu
hemen yapmam gerekiyordu. Bildiğim kadarıyla Rey e s hi ç
masum birini incitmemişti -en azından kalıcı olarakama bu,
Swopes’un omurgasını riske atmaya değmezdi. “Bir vaka
üzerinde çalışıyorum ve yardımına ihtiyacım var.”
“Eh, ama benim seni takip etmem gerek.”
“Anlaşmamız hâlâ geçerli.” Dairemin kapısını tekrar kilit ledim, sonra merdivenlerden inmeye başladım. Koridorun
ilerisinde bir kapının gıcırdadığını duyunca, “Hey, Bayan Ai len”
diye seslendim.
“Yine ölü biri mi?” diye sordu Garrett.
Duraksadım ve derin derin nefes alarak, “Maalesef, hayır”
dedim.
ikimiz kapıdan çıkarken Garrett, “Ee, anlaşmamız diyordun?”
dedi.
“Dediğim gibi, hâlâ geçerli. Sen Cookie’nin arabasında oturan
ölü adamı araştır, ben de Reyes’ın nerede olduğunu