Test Drive | Page 77

Reyes, gözlerinde tuhaf bir öfke pırıltısıyla yolumu kesti. Yumuşak, tehditkâr bir sesle “Ne yapıyorsun, HollandalI?” diye sordu. Garrett bir adım atmış, sonra yine durmuştu. Önce bana, sonra sokağın ilerisine bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştı. Onun merakını da, Reyes’m öfkesini de o an için yok say maya karar verdim. “Hâlâ hayatta mısın?” Reyes gözümü korkutmak istercesine bir adım ilerledi; be deninden dalga dalga sıcaklık yayılıyordu. “Maalesef. Ne ya pıyorsun?” “Charley, ne oluyor?” diye sordu Garrett endişeyle. Reyes’m açıklaması içimi rahatlatmıştı. Reyes her an ölebilirdi ve ben bunun için endişeleniyordum. Daha rahat ne fes almaya çalıştım, ama Reyes’m elle tutulur öfkesi bunu zorlaştırıyordu. Onun hayatta olduğunu tahmin etmeliydim. Aksi halde bu kadar öfkeli olmazdı. Öldükten sonra onun be denini bulmamın ne faydası vardı? Bunu düşünmek bile göğ sümün sıkışmasına sebep oldu. Endişem yüzümden okunuyor olmalıydı ki, Garrett bana doğru eğildi. “Charley, ne oluyor?” Reyes önce ona, sonra bana baktı. “O şeye söyle, sesini kessin.” Bu resmen kabalıktı. Bu çocuklar pek anlaşamıyorlar dı. Reyes sebepsiz yere Garrett’ı kıskanmaya başlamıştı. Garrett’la aramızda hiçbir şey yoktu. “O şey değil, Reyes” di yerek onu resmen münakaşaya davet ettim. “Eyaletteki en iyi yer bulucu ve seni bulmama yardım edecek.” Ona meydan okumuştum, ama parkta okulun yaramaz çocuğunu kavgaya davet eden üçüncü sınıftaki bir çocuktan farksızdım. Salın cakların orada. Saat üçte. Reyes, Garrett’a bakıp onu tek bir bakışta değerlendirir ken ve sonra dikkatini bana verirken yüzüne yavaş yavaş bir tebessüm yayıldı. “Omurgası nasıl?”