Garrett pes etmiş gibi iç çekerek, “Farrow’un yoğun bakım
ünitesinden kaybolduğu günden beri” diye itiraf etti.
Öfkeyle derin bir nefes aldım. “O bir hafta önceydi. Bir
haftadır beni takip ediyorsun, ha? Bob Amcamın bana bunu
yaptığına inanamıyorum.”
Garrett anlayış dolu bir sesle, “Charley” diye söze başladı.
Anlayışına ihtiyacım yoktu.
“Kes. Ubie bu yıl benden Noel kartı beklemesin.” Garrett aşırı
tepki veriyormuşum gibi ellerini açtığında, “Sen de adı nı listeden
silebilirsin” dedim.
“Ben ne yaptım ki?” diye sordu ve ben otoparkı geçerken
arkamdan geldi.
“İnsanları sapık gibi takip etmek hoş bir şey değildir,
Swopes.”
“Karşılığında para alırsan buna sapıklık denmez.”
Durup ona pis pis baktım.
“Eh, en azından polis departmanından para aldığında. Hem
Bob Amcan sana hiçbir şey yapmadı. Farrow’un seninle
bağlantıya geçebileceğini düşündü ve nedense, hüküm giymiş bir
katilin yeğeniyle takılmasını istemedi.”
Sürekli hüküm giymiş katil kartını oynuyorlardı. “Seninle bir
anlaşma yapalım.”
Garrett kuşkulu bir sesle, “Tamam” dedi.
“Reyes’ı bulmaya benim de sizin kadar, daha doğrusu Bob
Amca kadar ihtiyacım var. Sen bana yardım edersen ben de sana
ederim.”
Hâlâ kuşkulu olan Garrett, “Neden?” diye sordu. Duyan da
anlaşmada üzerime düşeni hiç yerine getirmediğimi sa nırdı.
Neredeyse her zaman, her seferinde, her durumda, her anlaşmada
üzerime düşeni yerine getirmeye çalışırdım.
Şimdi
de
ben,
evet-onun-hüküm-giymiş-bir-katil-vesaltkötülükten-doğmuş-bir-varl ık-olduğunu-biliyorumamaaslında-içten-içe-çok-iyi-bir-insan kartını oynayacaktım.