hem yoktu. Bana zamanımın gelmediğini, geri dönmem ge rektiğini söylediğinde, onu terk etmeyi hiç istemedim.”
“Eh, seni gönderdiği için ona minnettarım. Cennetin altını
üstüne getirirdin.”
Pari gülümsedi. “Herhalde haklısmdır. Ama sana en tu haf
kısmı hiç anlatmadım.”
“Çoğu insan ölüme bu kadar yaklaşmayı tuhaf karşılar.”
“Doğru” dedi Pari sırıtarak.
“Demek daha da tuhaflaşıyor.”
“Çok daha fazla.” Pari sustu, der in bir nefes aldı, sonra gözlerini bana dikti. “Dünyaya dönerken, bir şeyler duydum.”
Bu yeniydi. “Nasıl şeyler?”
“Sesler. Bir konuşma duydum.”
“Gizlice dinledin, ha?” diye sordum. Böyle bir şeyin olması beni
hayrete düşürmüştü. “Yüce varlıkların konuşmalarını?” “Sanırım
öyle diyebiliriz, ama bunu isteyerek yapmadım. Bir anda, bir
konuşmayı duydum; sanki kafamda belirivermişti. Ama bunu
duymamam gerektiğini biliyordum. Bu bilginin tehlikeli
olduğunun farkındaydım. Dünya’nın sonunu getirebilecek kadar
güçlü bir varlığın adını öğrendim.” Güçlükle yutkunarak,
“Dünya’nm sonunu mu?” dedim. “Kulağa nasıl geldiğini
biliyorum, inan bana. Ama onlar cehennemden kaçan ve
Dünya’da doğan bir varlıktan söz ediyorlardı.”
Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.
“Onun istediği takdirde Dünya’yı yok edebileceğini, kıya meti
koparabileceğini söylediler.”
Cehennemden kaçan tek bir varlık tanıyordum. Dünya’da
doğan tek bir varlık. Onun güçlü olduğunu biliyordum bilme sine,
ama kahrolası kıyameti koparacak kadar güçlü olduğu aklıma
bile gelmemişti. Gerçi, ne o kadar güçlü olabilirdi ki? Din
derslerini daha dikkatli dinlemeliydim.
“Ruh çağırdığımız gece, yeniyetme aklımla, o varlığı çağır maya karar verdim.”