diin gece ölü bulunmuş. İstersen bana deli de, ama arada bir
bağlantı olabilir.”
içimi çekerek, orospu çocuğu, diye düşündüm. “Sana yalnızca
deli demek yerine, Deli Bob diyebilir miyim?”
“Hayır.”
“Kısaca DB desem?” Amcam bana kötü kötü bakınca, “O
zaman adamı görebilir miyim?” diye sordum.
“Şu anda sorgulanıyor ve muhtemelen birazdan avukatı gelir.
Neler oluyor?”
Cookie’yle birbirimize baktık, sonra bildiğimiz ne varsa
anlatmaya başladık.
Bob Amcaya her şeyi, duvardaki yazıyı bile anlattık. Am cam
telefonunu çıkardı ve kölelerinden birine kafeyi kontrol etmesini
emretti. Telefonu kapattıktan sonra azarlarcasına “Bana
söylemeliydin” dedi.
“Fırsatım olmadı ki. Ama konu açılmışken söyleyeyim, ka dını
bulmak için FBI ajanı rolü yapan iki adam buraya geldi. Kadını
çok istiyorlar.”
Endişeye kapılan Bob Amca -ya da yüzüne karşı olmasa da,
ondan bahsederken kullandığım adıyla Ubie — adamların
eşkâllerini aldı. “Bu ciddi bir şey” dedi.
“Bir de bana sor. Mimi’yi onlardan önce bulmamız gerek.”
“Ben tüm birimlere, iki sahte FBI ajanı olduğunu haber
vereceğim. Ama beni bu işin en başında aramalıydın.”
“Eh, peşime adam taktığın için bunu yapmama gerek olmadığını düşündüm.”
Suçüstü yakalanan amcam derin bir nefes a larak bana yaklaştı,
tepeme dikildi ve çenemi nazikçe kaldırdı. “Reyes Farrow hüküm
giymiş bir katil, Charley. Bu senin güvenliğin için. Adam seninle
temasa geçerse bana haber verir misin?” “Peşimdeki adamı işten
çıkaracak mısın?” diye sordum ben de. Amcam duraksayıp başını
iki yana salladığında, “O zaman en iyi dedektif kazansın” dedim.