Test Drive | Page 60

Kapıdan çıkarken bunun ne kadar gülünç bir açıklama olduğunu fark ettim; APD’nin emektar bir dedektifi olan Bob Amca, iş araştırma yapmaya geldiğinde, maça asıydı. Bense olsam olsam, kupa üçlüsü olurdum. Arkadaşım Pari’nin sokağın aşağısındaki dövmeci salonu na yürürken Ubie’nin peşime taktığı adamı görmek için so kağı taradım, ama şansım yaver gitmedi. Yetenekli biri olmalıydı. Bob Amca peşime acemi birini takmazdı. Pari’nin dükkânının önünde durdum; bunun sebebi dövmeye ihtiyacım olması değil, Pari’nin auraları görebilmesiydi. Auraları ben de görebiliyordum, ama geçen yıllarda bir şey kaçırmış olabileceğimi düşünüyordum. Auraları, ölü in sanları ve Şeytan’m oğlunu görebiliyorken, neden şimdiye kadar tek bir iblis bile görmemiştim? Kahretsin, bırakın beni bulmak için uğraşmalarını, Reyes söyleyene kadar iblislerin varlığından bile haberdar değildim. Benim içimden geçmek istiyorlardı. Başka bir gerçeği fark ettiğimde, nefesim kesildi. iblisler, hatta Şeytan’m ta kendisi bile gerçekten varsa, melekler de var demekti. Cidden, dünyadan nasıl bu kadar habersiz olabilmiştim? Neyse ki Pari benim bilmediğim, 1970 model Plymouth Duster’ların motorları hakkkmda avans ayarı dışında bir şey biliyordu. Ben arabaların avans ayarı olduğunu bile bilmi yordum -bu arada, dövmeci dükkânları genellikle bu kadar erken saatte açılmazdı, bu yüzden Pari’nin dükkânının ön kapısını açık gördüğümde şaşırdım, içeri girdim. Onun arka taraftan “Işık lazım” dediğini duydum. Bir erkek sesi, “Hemen” dedi. Sonra, Pari’ye arkasından yaklaşırken, arka odada ayak sesleri duydum. Bir dişçi koltuğunun altına eğilen Pari’nin dizlerinin dibinde elektrik kablolarından bir yığın vardı. Telleri sessizce birbirinden ayırırken, “Teşekkürler” dedi. Arka odadaki adam, “Ne?” diye seslendi.