Test Drive | Page 5

“Gerçekten, kalkmalısın.” Dişlerimi sıktım ve bütün enerjimi dünyada kalmak için kullandım. Işığa... gitmemem... lazım. “Beni dinliyor musun?” Özel eşyalarımı karıştırmakla meşgul olan Cookie’nin sesi boğuktu. Öldürme içgüdülerim devreye girip onu yere mıh lamadığı için çok şanslıydı. Onu orası burası çürükler içinde bir kadına dönüştürmediği için de. Istırapla inleyen bir kadına. Arada bir can çekişen. “Charley, Tanrı aşkına!” Karanlık birden beni bir kıyafet gibi sarıp sarmaladı ve yüzüme vurdu. Bunu kesinlikle hak etmiyordum. Uykulu bir sesle, “Asıl sana Tanrı aşkına” derken başımın üzerinde git gide büyüyen giysi yığınıyla boğuştum. “Ne yapıyorsun?” “Seni giydiriyorum.” “Zaten yeterince giyiniğim. En azından saat...” komodinimin üzerinde parlayan rakamlara baktım, “sabahın ikisinde olmak istediğim kadar. Saat gerçekten iki mi?” “Gerçekten iki.” Üzerime bir şey daha fırlattı, iyi nişan alamadığından, komodinimin üzerindeki lamba yere uçtu, abajur ayaklarımın dibine indi. “Giy şunu.” “Abajuru mu?” Ama gitmişti. Bu tuhaftı. Cookie kapıdan çıkıp gittiğinde arkasında tekinsiz bir sessizlik bırakmıştı. Bu, insanın gözkapaklarım ağırlaştıran, nefesini düzene sokup derinleştiren türden bir sessizlikti. “Charley!” Cookie ciyaklayınca yerimden sıçradım, az kalsın yataktan düşecektim. Aman be, Cookie’nin amma güçlü ciğerleri vardı. Karşıdaki dairesinden bağırmıştı. Ben de, “Ölüleri uyandıracaksın!” diye bağırdım. Sabahın ikisinde ölülerle başa çıkmakta pek başarılı sayılmazdım. Kim başarılıydı ki?