Test Drive | Page 4

lerdi. Bana bin güneş kadar parlak bir ışığa benzediğimi söy lerlerdi; bu da fazla martini içip akşamdan kalmış bir ölü için berbat bir şey olmalı. Ben Charlotte Davidson; özel dedektif, polis danışmanı, sertlik abidesi. En azından dövüş sporları kursuna gitmeye devam etsem sert olurdum. O kursa tek bir kâğıt parçasıyla adam öldürmeyi öğrenmek için gitmiştim. Ah, evet; ölüm meleğini de unutmayalım. Ölüm meleği olmanın o kadar da kötü olmadığını itiraf etmeliyim. Uğruna adam öldüreceğim, bazıları sağ, bazıları pek de sağ olmayan arkadaşlarım; bazılarının sağ olduğuna minnettarken bazılarının sağ olduğuna pek de minnettar olmadığım akrabalarım; Şeytan’m oğlu, yarı insan yarı süpermodel olan, dünyanın en güçlü varlıklarından Reyes Farrow adlı biriyle muhabbetim vardı. Ölüm meleği olarak ölü insanları anlıyordum. Zamanlamaları genellikle berbattı. Bu benim için sorun değildi; ama yaşayan, nefes alan, tırnaklarını Bıçak Dünyası’nda düzenli o larak bilettiren biri tarafından gecenin bir yarısı uyandırılmak hoşuma gitmiyordu. Beni sarsan ellere, kız gibi kavga eden bir oğlan gibi to kat attım, o ellerin sahibi dolabıma doğru koştuğunda da havayı tokatlamaya devam ettim, iddialara göre Cookie, lisede aldığı oylarla Her An Ölebilecek Kişi seçilmişti. Ona kötü kö tü bakmayı çok istesem de, gözlerimi açacak cesareti bulamadım. Sert ışık yine de gözkapaklarımm arasından sızdı. Odamdaki ampulün vatı belli ki fazla yüksekti. “Charley!..” Ama bu kez ben de ölmüş olabilirdim. Belki nalları dikmiş, filmlerdeki gibi çaresizce ışığa doğru süzülüyordum. “Şaka yapmıyorum...” Süzüldüğümü hissediyor sayılmazdım, ama tecrübelerim bana ölümün ne öğretmişti. kadar zamansız gelebileceğini unutmamayı