Test Drive | Page 49

“Bob Amca peşime birini mi taktı?” dedim dehşetle. “Bu tür şeyleri fark etmen gerekmiyor mu? Bilirsin işte, dedektiflik yapıp onları tespit etmen.” Muzipçe göz kırptı. O göz kırpışı atlatmaya çalışırken, “Konuyu değişt iriyorsun” dedim. “Özür dilerim.” Reyes ciddileşti. “Tamam, düşük bir ihtimalle cehenneme geri gönderilebilirim diye hayatta kalmamı istiyorsun. Kısaca bu, değil mi?” “Reyes, sen oradan kaçtın. Vücudunda cehennemin kapı larının haritasıyla yaratılan varlık. Sen onların özgürlüğünün anahtarısın ve onu yanına alıp kaçtın. Onların en güçlü savaşçılarıydın ve ihanet ettin. Sence geri gönderilirsen ne olur? Tabii geri gönderildiğin tesadüftür ki anahtarını ele kendisi takdirde Şeytan geçirmiş babanın oluyor— olacağından -bu arada, cehennemden söz etmiyorum ne çıkış bile.” “Eğer...” “Bu riske atmak istemediğim bir eğer. Cehennem, halkın bir numaralı düşmanı olmadan da yeterince acı verici olmalı. Hem, Şeytan’m kaçmasını göze alacaksın, öyle mi?” Kollarımı kavuşturdum. “Neredesin, söyle bana.” “HollandalI, peşimden gelemezsin. Hepsini yensen bile.” Öfkelenmiştim. “Neden bunu söyleyip duruyorsun? Ben, ölüler içimden öbür tarafa geçsin diye onları kendime çeken parlak ışığım. Düşünürsen, o sinek öldürücülere benziyorum, iblislerin Fatihi’nin iş tanımımda olmadığından eminim.” Reyes’m yakışıklı yüzünde yumuşak bir gülümseme belirdi ve her nasılsa dizkapaklarımı eritmeyi başardı. “Nelere muktedir olduğunu biraz olsun bilseydin, dünya kesinlikle tehlikeli bir ye r olurdu.” Bu kadar muğlak bir biçimde dile getirilen bir şeyi ilk kez duymamıştım. “Tamam, o zaman neden bana söylemiyorsun?” dedim, söylemeyeceğini bile bile. “Sana nelere muktedir olduğunu söylesem, üstünlük sen