renmenin tek yolu var” dedi ve kaşlarını meydan okurcasına
kaldırdı.
“Bir dakika; ne olacağını bilmiyorsun, öyle mi? Seni geri
götürüp götüremeyeceklerini?”
Reyes omuz silkti. “Hiçbir fikrim yok. Ama bunu yapabile cekleri şüpheli.”
“Ama ya yaparlarsa? Ya geri gönderilirsen?” “Sanmıyorum”
diye ısrar etti Reyes. “Beni kim gönderecek ki?”
“Aman Tanrım. Bu kadar büyük bir riski göze aldı ğına
inanamıyorum.”
“Dünyada hayatta kalmak daha riskli, Hollandalı” dedi öf keyle. “Ve bu, artık almak istemediğim bir risk.”
“Kimin için daha riskli?”
“Senin için.”
Cevabı beni daha da hüsrana uğrattı. “Anlamıyorum. Ne den
benim için daha riskli?”
Reyes iki elini birden koyu renk saçlarının arasından geçirdi.
Bu hareket saçlarını daha da dağıttı, daha seksi hale getirdi ve
tekrar odaklanmam bir iki saniye sürdü. “Onlar iblis, Hollandalı.
Bu evrende bütün ruhlarından daha çok istedikleri tek şey var.”
“Macho Taco’da kahvaltı niyetine burrito yemek mi?” Reyes
ayağa kalkıp tepeme dikildi. “Seni istiyorlar, HollandalI. Kapıyı
istiyorlar. Seni bulurlarsa ne olur, biliyor musun?” Altdudağımı
ısırdım, tek omzumu silktim. “Cennete giriş yolunu bulurlar.”
“Buna izin veremem.”
“Evet” dedim kederle. “Unutmuşum, beni öldürmen gerekir.”
Reyes bana yaklaşıp sesini alçalttı. “Öldürürüm, HollandalI.
Gözümü bile kırpmadan.”
Şahane. Arkamda olduğunu bilmek güzeldi.
Çenemi parmaklarıyla kaldırırken, “Üzüldün mü?” diye so rdu.