ye mi çalışıyorlar?” Anlattıkları, en korkunç kâbusuma ben ziyordu. Reyes bir yerlerde yaralı, çaresizce .yatıyordu ve de linin
teki onu öldürmeye çalışıyordu. Suçlunun iblis olabile ceği hiç
aklıma gelmemişti, ama elimde yeni malzeme olduğuna göre
sürekli tekrarlanan kâbusum kesinlikle yazılımı nı güncelleyecek,
şeytani bir varlığı yansıtmaya başlayacaktı. Şahane.
Reyes derin bir nefes alarak geri çekildi, çalışma masamın
başındaki koltuğa çökerek ayaklarını masaya dayadı, bir ayak
bileğini diğerinin üzerine attı. “Bunu gerçekten şimdi yapmamız
mı gerek? Zamanım olmayabilir.”
Az kalsın kalbim duracaktı. Ne kadar zamanının olduğunu
merak
ettim.
Ne
kadar
zamanımızın
olduğunu.
Masa
ile
sandalyem yoktu, ama Önünde iki bar taburesi olan bir tezgâhım
vardı. Taburelerden birine oturup Reyes’a döndüm. “Nerede
olduğunu bana ııeden söylemiyorsun?"
“Bunun birçok sebebi var.” Bakışı üzerimde ateşten bir örtü
gibi dolaştı. Tek bir bakışla en derin arzularımı ateşleyebiliyordu. O anda, oracıkta, artık mum ışığında aşk romanı
okumayacağıma karar verdim.
“Bana o sebeplerin ne olduğunu söyleyebilir misin, yoksa
tahmin mi edeyim?”
“Bütün gün kalamayacağıma göre, sana söyleyeyim.”
“Hiç olmazsa ilerleme kaydediyoruz.”
“Sebeplerden
biri,
bunun
bir
tuzak
olması,
Hollanda lI .
Yalnızca senin için kurulmuş bir tuzak. Sence beni henüz neden
öldürmediler? Beni aramanı, beni bulmanı istiyorlar. Unutma,
sen onları görmezsen onlar da seni göremez.” Bunu daha önce
söylemişti, ama bu anlaşılması zor bir gerçekti. Ve rahatsız edici.
“Ya onları görürsem?” diye sordum.
Reyes gözlerini yine üzerimde gezdirdi. “Gözden kaçırılması
zor birisin, diyelim.”