Reyes boynumu dişleyip köprücükkemiğime inmekle meşguldü; ağzı tenimle temas ettiği her noktada sismik faaliyet lere
sebep oluyordu.
İşini bölmek hiç hoşuma gitmiyordu, ama... “Reyes, beni
dinliyor musun? ” diye sordum.
Başını kaldırıp şehvetli bir gülümsemeyle, “Dinliyorum” dedi.
“Neyi? Belinden aşağıya hücum eden kanın sesini mi?” Reyes
her yerimi karıncalandıran boğuk bir kahkaha atıp “Hayır” dedi.
“Kalp atışlarını.” Tekrar üzerime eğilip yine ha va saldırısına
başladı.
“Cidden, Reyes, nasıl yaralandın?”
“Acı verici bir biçimde” diye fısıldadı kulağıma.
Cevabı göğsümün sıkışmasına sebep oldu. “Mola” dedim ve
dişi uzuvlarıma şahane şeyler yapan elin bileğini kavradım.
Reyes elini büktü, parmaklarını benimkilere doladı. “Benden
mola mı istiyorsun?”
“Evet”
derken
dudaklarımın
arasından
titrek
bir
nefes
verdim.
“Mola vermezsem, kıçıma şaplak mı atacaksın?