Test Drive | Page 38

bebi, görüntüsü aklımda belirir belirmez takatimin kesilmesiydi. Midemin bulanmasıydı. Sonra bana ne dediğini hatırladım: Yaralı hayvana dikkat et. Ama Reyes Aramice konuşmuştu -doğuştan bildiğim binlerce dilden birinde. Sesi alçak, acı dolu bir homurtuydu. Onu bulmalıydım. Üzerime aceleyle bir blucin ve kazak geçirdikten sonra çiz melerimi giyip saçımı at kuyruğu biçiminde topladım. O kadar çok sorum vardı ki. O kadar çok kaygım. Reyes son bir aydır komadaydı, isyan edecekmiş gibi görünen mahkûmlara uyarı ateşi açan bir gardiyan tarafından vurulmuştu. Reyes, devletin yaşam destek makinesini kapatacağı gün mucizevi bir biçimde uyanmış, Santa Fe’deki yoğun bakım ünitesind en elini kolunu sallayarak çıkıp gitmişti. Bu bir hafta önceydi ve o günden beri kimse ondan haber alamamıştı. Ben bile. Bugüne kadar. Hâlâ sağ mıydı? Ona saldıran neydi? Ona ne saldırabilirdi ki? Tanrı aşkına, o Şeytan’m oğluydu. Onunla kim kapışabilirdi ki? Kontrol edebileceğim bir iki kaynak vardı, ama tam çıkmak üzereyken ev telefonum çaldı. Telefonu açtığımda, “Kısa kesin” dedim. “Tamam. FBI’dan iki adam geldi” dedi Cookie. Kısa kesmişti. Kahretsin. “Ofiste siyahlı adamlar var, ha?” “Ah, evet, ama aslında giysileri lacivert.” Hay aksi. Adamlara ayıracak vaktim yoktu. Giysileri ne renk olursa olsun. “Tamam, iki sorum var. Kızgınlar mı ve seksiler mi?” Cookie uzun, upuzun bir sessizlikten sonra, “Birincisi, pek sayılmaz. İkincisi, şu anda yorum yapmayacağım. Üçüncüsü, hoparlör açık” dedi. Ben de uzun, upuzun bir sessizlikten sonra, “Tamam, o zaman” dedim, “hemen geliyorum.”