Test Drive | Page 27

adam. Arada fark var. Onu görebildiğimi fark ederse beni rahat bırakmaz, cinayetini çözmemi falan ister.” Cookie’nin yüzünde birden suçlayıcı bir ifade belirdi. “Son suza kadar bagajda o adamla dolaşmama göz yumacaktın.” “Ne?” dedim alaycı alaycı soluyarak. “Yok canım. Yani, sonsuza kadar değil. Birkaç günlüğüne, ben onun kim olduğunu anlayana kadar.” Cookie bana o kadar yaklaştı ki ayak parmaklarımız birbirine değdi. “Bu pek çok bakımdan yanlış.” Sonra arkasını dönüp eve yürümeye başladı. Lanet olsun. Koşar adım onu takip ederken, öfkeli bir kadının bu kadar kısa sürede bu kadar uzaklaşabilmesine hayret ettim. “Cookie, eve yürüyemezsin. Hava hâlâ karanlık. Biz de Central’deyiz.” “O arabaya binmektense bir düzine karanlık ara sokakta on kötü adamla karşılaşmayı tercih ederim.” Duraksamadan arkasını işaret etti. Kafamda hesaplar yaptıktan sonra, “Ya karanlık otopark lar?” dedim. “Ya da karanlık geçitler? Korkutucu olur, değil mi?” Cookie yürümeye devam ederek, arka cebindeki beş dolar için kendisini bıçaklattırma pahasına ölülerden kaçma yönündeki soylu çabasını sürdürdü. Bu olayda mantık göremesem de, korkusunu anlıyordum. Bir dakika —hayır, anlamıyordum. “Cookie, etrafımda sürekli ölüler var. Ofisteler, bekleme odasında oturuyorlar, kahve makinesinin etrafında dolaşıyorlar. Bu şimdi neden sorun oldu?” “Mesele de bu ya. Senin etrafında sürekli ölüler var. Benim değil. Benim arabamda da değil.” “O zaman sana dairendeki küçük oğlandan bahsetmemeliyim, ha?” Cookie yüzünde hayret dolu bir ifadeyle kalakaldı.