tışla öne eğildi. “O ziyaret kayıtlarını görmek istiyorsan, ba na her
şeyi anlatacaksın.”
Bana şantaj mı yapıyordu? Üzüntüyle, “Sana bunu yapabileceğimi sanmıyorum” dedim.
“Öyle mi? Eh, belki ben de sana her şeyi anlatmamışımdır.”
Kaşlarım anında çatıldı. “Ne demek istiyorsun?”
“Sana
anlattığım,
Reyes
hakkındaki o
küçük
hikâyenin
bildiğim tek şey olduğunu mu sanıyorsun?”
Buraya ilk gelişimde Neil bana akıl almaz bir hikâye anlatmıştı. Neil, hapishanede çalışmaya başladığı ilk günlerde, o
zamanlar yirmi yaşında bir çocuk olan Reyes’ın eyaletin en
öldürücü üç adamını hiç terlemeden hakladığına tanık olmuştu.
Destek bile çağıramadan her şey olup bitmişti. Neil, Reyes’m
farklı olduğunu o zaman anlamıştı.
“Anlatılacak başka bir şey olmadığını mı sanıyorsun?” diye
sordu. Şeytani bir kahkaha atmasını bekliyordum. “Bende düzinelerce hikâye var. Açıklanması... imkânsız şeyler.” Açıklana maz sayısız fenomen olduğunu tahmin ettiğim şeyleri düşünürken
başını
salladı.
Salya
akıtmamaya
çalıştım.
“Dürüst
olmak
gerekirse, bir açıklamaya ihtiyacım var, Charley. Belki sebep
içimdeki bilim adamıdır” dedi kaşlarını kaldırarak.
“Fen derslerinde berbattın.”
“Sonradan sevmeye başladım.”
Neil pes etmeyecekti. Gözlerindeki azmi görebiliyordum. Lise
futbol takımımızı art arda üç sene şampiyon yapan azmi.
Kahretsin.
“Bak, sana ne diyeceğim” diyerek pazarlık moduna geçtim.
“Sen bana şeninkini göster, ben de benimkini göstereyim.” “Yani
önce ben göstermek zorundayım, öyle mi?”
Sözlerini onaylamak için gülümsedi