mayacağından, böyle riskli bir duruma nadiren düşerdim. Ama
Neil bir şeyler görmüştü. Reyes’ın şimdiye kadar tanıdığı bütün
insanlardan daha güçlü olduğunu biliyordu. Benim başkalarının
göremediği şeyleri görebildiğimi de biliyordu. Ama insan aklının
gerçek olarak kabul edebileceği şeylerin bir sınırı vardı. O sınırı
aştığım
takdirde
kaybedebilirdim.
adamın
Dostluğu
işbirliğini
zerrece
de
dostluğunu
umurumda
değildi,
da
ama
işbirliğini istiyordum.
“Neil, sana yalan söylemek istemiyorum.”
“Ben de bana yalan söylenmesini istemiyorum, o yüzden işimiz
bayağı kolaylaşacak.”
Uzun uzun iç çekerek, “Sana gerçeği söylersem...” dedim,
“geceleri rahat uyuyamazsın, diyelim. Bir daha asla.”
Neil düşünceli bir tavırla kalemiyle masasında tempo tut tu.
“Dürüst olmak gerekirse, iki hafta önce buraya geldiğinden beri
pek iyi uyuyamıyorum, Charley.”
Kahretsin. Biliyordum. Dünyasını çoktan altüst etmiştim.
“Yanılıyor olabilirim” diye söze devam etti, “ama bütün hikâyeyi
bilsem, çok daha iyi uyuyacağımdan eminim. Beni mahveden
parça parça bilgiler. Artık hiçbir şey bana somut gelmiyor. Hiçbir
şeyin parçaları birbirine uymuyor. Şimdiye dek inandığım her
şeyin ayaklarımın altında ufalandığını, neyin gerçek neyin sahte
olduğunu anlayamaz hale geldiğimi hissediyorum.”
“Neil, sana daha fazlasını anlatırsam o bilgi kesinlikle gerçeğe
sıkı sıkıya bağlanmanı sağlamayacak.”
“Hemfikir olmadığımız konusunda hemfikir olsak?”
“Olmaz.”
“Yani hemfikir değiliz.”
“Hayır.”
“O zaman hemfikiriz.”
“Hayır.”
“O zaman, şöyle ifade edeyim.” Yüzünde şeytani bir sırı