Test Drive | Page 162

“Hayır, yani, sana gerçekten inanıyorum. Bana lastiğinin patladığını ya da havanın bulutlu olduğunu söylesen inanacağım gibi. Söylediğin şey, her gün rastlanan bir şeymiş gibi. Sıradan bir şey. Kafaya takılacak bir şey değilmiş gibi.” Vay be, liseden beri çok değişmişti. Kastettiğim, bira gö beği ve seyrekleşen saçları değildi. “Bu kötü mü?” “Tabii ki kötü. Ben bir hapishanede çalışıyorum, Tanrı aşkına. Benim dünyamda böyle şeyler olmaz. Ama bedenimin her zerresi Reyes’m doğaüstü bir varlık olduğunu kabul ediyor. Bu noktada, hava durumu sunucusunun sözlerinden şüphelenmeyi yeğlerim.” “Hava durumuna kimse inanmıyor ve sen artık benim dünyamdasın” dedim sırıtarak. “Benim dünyam acayip havalıdır. Ama sana bunları anlatmamın bir sebebi var.” Neil bütün dikkatini bana yöneltti, kaşlarını soru sorar gibi kaldırdı. “Yardımına ihtiyacım var. Reyes’ı kimlerin ziyaret ettiğini öğrenmem lazım.” “Bu bilgiye neden ihtiyacın var?” “Çünkü onun bedenini bulmalıyım.” Neil korkuyla, “Öldü mü?” diye bağırdı. Yerinden fırlayıp masasının etrafından dolaştı, yanıma geldi. “Hayır, Neil, sakin ol.” Ellerimi teslim olur gibi kaldırdım. “Ölmedi. Daha doğrusu, öldüğünü sanmıyorum. Ama yakında ölecek. Bedenini bulmam gerek. Dediğim gibi, yaralı. Hem de ciddi biçimde.” “Sen de birinin ona yardım ve yataklık ettiğini düşünüyorsun, öyl R֓