sonra başını temkinli bir tavırla salladı.
Öne eğildim, darbenin etkisini azaltma umuduyla sesimi
yumuşattım. “Reyes doğaüstü bir varlık.” Neil tepki vermeyince,
gözlerini
bile
kırpmayınca
devam
ettim.
Çoğunlukla
onun
yardımına gerçekten çok ihtiyacım olduğu için. Biraz da, ne kadar
ileri gidebileceğimi merak ettiğim için. Onun gerçeği öğrenmek
için ne kadar ileri gidebileceğini. “Yani, ben de biraz doğaüstü bir
varlığımdır, ama o benden çok farklı.”
Neil uzun bir an boyunca düşüncelere dald ı, sonra yüzünü
elleriyle kapattı ve bana parmaklarının arasından baktı. “Kafayı
yiyorum” dedi. Sonra kullandığı kipi yeniden gözden geçirdi ve
“Hayır” dedi. “Yedim bile. Bitti, gitti. Artık benim için umut yok.”
Koltuğumda kıpırdanarak, “Pekâlâ” dedim, işi bozuntuya
vermeyecektim. Adamı yargılamayacaktım. Gereksiz sonuçlara
varmayacaktım. Noel’de ona deli gömleği hediye etmeyecektim.
Neil telefonun hoparlör düğmesine bastı.
Hemen, “Evet, efendim?” cevabı geldi. Kadın işinde iyiydi.
“Luann, beni hemen bir hastaneye yatırman gerek. Mümkünse,
bir an önce.”
“Elbette, efendim. Aklınızda özel bir program var mı?” Neil
başını iki yana sallayarak, “Hayır” dedi. “Hangisi olursa. Bunu
sana bırakıyorum.”
“Hemen araştırmaya başlayacağım, efendim.”
Luann hattı kestiğinde Neil, “Çok iyi bir asistan” dedi. “Öyle
görünüyor. Peki, sen kendini neden hastaneye kapattırıyorsun?”
Neil bana, zihinsel çöküşü benim suçummuş gibi kötü kö tü
baktı. “Bunu söylemek bana ne kadar acı verse de, sana
inanıyorum.”
Sırıtarak rahatladığımı göstermemek için kendimi tuttum.