Test Drive | Page 160

“Nerede olduğunu bilmiyorum” dedim. Sonra adama tüm kalbimle güvenmeye karar vererek, “Ama peşinde birilerinin olduğunu ve yaralı olduğunu biliyorum” diye ekledim. Söylediğim şey Neil’ı irkiltti. Yüzünde değişik bir ifade belirmese de —son derece popüler olan poker yüzlerinin uzmanıydıduygularındaki ani kıpırtı sayesinde, hemen o anda gerçek bir müttefik bulduğumu anladım. Reyes hakkında böyle bir bilgiye sahip olduğum için bana kızgın değildi, bir suçluyu dize getirecek yem de istemiyordu. Gözleri, kaçak bir mahkûmu yakaladığında alacağı övgülerin arzusuyla parlamıyordu. Hayır. Neil korkuyordu. Reyes’ı gerçekten önemsiyor gibiydi. Bunu fark etmek beni şaşırttı. Neil her gün yüzlerce mahkûmla çalışıyordu. Mesleğinden ötürü artık onlara merhamet beslemeyi bırakmış olmalıydı, insan, hüsranın bile gerçek endişe hislerini gölgede bırakacağını sanırdı. Ama bunu hissedebiliyordum. Neil ile Reyes arasındaki bağı hissedebiliyordum. Belki de Neil, Reyes onca zamandır burada hapis olduğu için, adamın tamamen ins an olmadığını, insandan öte bir şey olduğunu bildiği için ona bağlanmıştı. Ne olursa olsun, lisede bana öyle kötü davranmış olmasaydı onu hemen oracıkta dudaklarından öpebilirdim. Neil’m bu olayda benim tarafımda, Reyes’m tarafında olduğunu bilmenin rahatlığı midemdeki gerilimi biraz olsun azaltıyordu. Neil, “Onun yaralı olduğunu nereden biliyorsun?” derken adamın içinde savaşan duyguları resmen hissettim. Endişe. Empati. Dehşet. Bu duygular öne çıktı, boğucu bir duman gibi içimde fır döndü. Gözlerimi kırpıştırarak odaklandım. Attığım güven adımının beni bir kaktüs tarlasına düşürmeyeceğini umarak —çünkü bu çok acı verici olurdu— “Sana bir şey söyleyeceğim” dedim. “Bir de, açık fikirli biri gibi davranıyorsun ya?” Adam neyin peşinde olduğumu merak ederek duraksadı,