cı değildi, çünkü o Reyes’m kaçtığı hapishanenin müdür yar dımcısıydı.
“Ben de sana aynı şeyi soracaktım.”
“Yani, onun nerede olduğunu bilmiyor musun?” Tedirgin olmuş
gibiydi.
“Hayır.” Ben de tedirgin bir ifadeyle konuşmaya çalıştım. Neil
bitkin bir vaziyette iç çekerek hapishane müdür yardımcısı
kişiliğini bir kenara bıraktı ve bir sonraki cümlesi, beni itiraf
etmek istemediğim kadar çok şaşırttı. “Onu bul malıyız, Charley.
Polislerin ona ulaşmasına izin veremeyiz.” İçim korkuyla d oldu.
“Neden öyle diyorsun?”
Neil alaycı bir sesle, “Çünkü Reyes Farrovv’dan bahsediyo ruz”
dedi. “Onun neler yapabildiğini gördüm. Salt yetenekle neler
yapabildiğini. Elinde gerçek bir silah varken neler yapabileceğini
Tanrı bilir.” Yüzünü elleriyle ovuşturdu, sonra ekledi. “Sen onun
neler yapabileceğini benden iyi bilirsin.”
Neil haklıydı. Ondan çok daha fazlasını biliyordum. Neil her
şeyi bilse korkudan altına ederdi.
Yüzünde kasvetli bir ifadeyle, “Onu durdurmayı başaramayacaklar” dedi, “ve onu durduramadıklarında, onu indirmek
için ellerinden geleni yapacaklar.”
Reyes’m bir grup polis şefi tarafından haklandığı düşüncesi
dişlerimin kenetlenmesine, kalbimin sıkışmasına sebep oldu.
Reyes bunu kendi ağzıyla söylemişti, insan olarak savunmasızdı.
Haklanabilirdi. Neil’m Reyes’a yardım etmem için bana ne kadar
yardım edeceğini bilmiyordum, ama bunu öğrenmek üz W&W