Eğer öyleyse, insanlığın başı büyük dertte demekti. Kadın da tir
tir titreyen ince kemikli eliyle aynısını yaptı. Pahalı parfümü
burnuma gelen adam, “Bayan Davidson” dedi, “biz Mimi’n in
annesiyle babasıyız.”
“Ah” dedim şaşkınlıkla. “Lütfen içeri gelin.” Cookie’ye de
bize katılmasını işaret ettikten sonra adamla kadını ofisime
götürdüm. Her zamanki gibi becerikli olan Cookie, not almak için
yanma bir defter aldı.
Adam, “Siz Cookie olmalısınız” dedi ve Cookie’nin elini tuttu.
“Evet, benim, Bay Marshal.” Sonra kadının elini tuttu. “Bayan
Marshal. Her şey için çok üzgünüm.”
“Lütfen, bana Wanda de. Bu Harold. Mimi bize senden çok
bahsetti.”
Cookie takdir ile dehşet arası bir ifadeyle gülümse dikten sonra
ikisine oturmalarını işaret etti, işin içyüzünü öğrenmek için
beklemem gerekecekti.
Cookie için bir sandalye çektim, sonra masamın arkasına
yerleştim.
“Herhalde
Mimi’nin
nerede
olduğunu
bilmiyorsunuzdur?” diyerek çılgınca bir tahminde bulundu m.
Harold benimle göz göze geldi; bakışları hüzünlüydü, ama bir
şeyler &