sediyorum. Ve ben bildiği şeyi öğrendiğimde, hepimiz daha
fazlasını öğrenmiş olacağız. Bilgi güçtür, bebek.”
“Yine o tuhaf şeyi yapıyorsun.”
“Üzgünüm. Kendime engel olamıyorum. Beynim sulan dı. iki
gündür şafaktan önce kalkıyorum. Ne düşüneceğimi, nasıl
davranacağımı bilemiyorum. Birazdan onunla konuşu rum. Belki
yardım almaya razı olur.”
“Umarım bu sabah o sınıf listeleri elimize geçer, ben de
Mimi’nin sınıf arkadaşlarını araştırmaya başlayabilirim. Ba kalım,
içlerinden biri aynı kaderle yüzleşmiş mi?”
“Ölümden mi bahsediyorsun?”
“Aşağı yukarı” dedi Cookie.
Ofise çıkan merdivenleri tırmandık. Ben gün için hazır lanmak
üzere doğruca kahve
makinesini kontrol etti.
makinesine
giderken
Cookie
faks
Heyecanla, “Gelmiş” dedi.
“Sınıf listeleri mi? Şimdiden mi?” Amma hızlıydı.
Cookie bilgisayarını açıp masasına oturdu. “Ben ava çıkıp ne
bulabilirim diye bakacağım.”
Cookie’nin ofisinin kapısı açıldı, altmış yaşlarında biri ba şını
tereddütle içeri uzattı ve “Açık mısınız?” diye sordu.
Elimi sallayarak adamı içeri davet ederken, “Tabii” de dim.
“Sizin için ne yapabiliriz?”
Adam doğrulup içeri girdi ve onu aynı yaşlarda bir kadın takip
etti. Adamın üzerinde koyu mavi bir blazer ceket var dı ve
kusursuz
taranmış
kır
saçları
bana
spor
muhabirleri ni
anımsatıyordu. Kadının üzerinde de açık renk saçlarıyla uyumlu
biraz modası geçmiş, haki bir pantolon ceket takım vardı.
Adamla kadını neredeyse elle tutulabilir, yoğun bir yas bulutu
takip etti. Acı çekiyorlardı.
“Hanginiz Charley Davidson?” diye sordu ada m.
“Charley benim.”
Adam elimi insanlığın son umuduymuşum gibi kavradı.