Test Drive | Page 115

“Tamam. Bekle, hemen bir duş alayım.” “Ben de alacağım. Sanırım yağ gibi kokuyorum.” Kapıyı kapatırken, “Kahveyi unutma” dedi. Duşa girmeden önce ev arkadaşım Bay Wong’a selam ver dim. Ama yine yalnız değildim. Su tam ısınırken, Bagajdaki Ölü belirdi. Duvara yaslanıp bütün gücümle iterek adamı def etmeye çalıştım, ama o kıpırdamadı bile. Delileri nasıl kova cağımı kesinlikle öğrenmem gerekiyordu. Duştan sonra üzerime bir eşofman geçirip kahveyi koydum. Ne kadar uğraşsam da, Roket’in kardeşinin Reyes hakkında söylediklerini aklımdan atamıyordum. Yani, ölüm getiren mi? Cidden mi? Kim öyle konuşurdu ki? Bay Kahve’nin düğmesine basar basmaz, cayır cayır bir ateş beni arkamdan etkisi altına aldı. Bir an durup bu his sin tadını çıkardıktan sonra arkamı döndüm. Reyes iki elini iki yanımdan uzatıp tezgâha koymuştu. Geriye yaslanıp ona bakmaktan başka bir şey yapmamanın zevkine vardım. Reyes’m dolgun dudakları, muhtemelen onun en şehvetli ye riydi. Davetkâr. Öpülesi. Bir de irislerinin içindeki altın rengi ve yeşil beneklerin ona kıyasla parlamasına sebep olacak kadar gür ve koyu renk kirpiklerle çevrili kahverengi gözleri vardı. Bunlar her kızın fantezilerini süslerdi. Reyes’m benden hiç kaçırmadığı, kararlılık dolu gözleri benimkileri esir alırken parmakları eşofmanımın ipini tutup çekti. Sonra Reyes, şekerci dükkânındaki bir çocuk gibi ağzı ma baktı ve parmaklarını belimde dolaştırarak eşofmanımın lastiğini gevşetti. Benimkine değen teni her zamanki gibi ka vurucuydu; bunun nedeninin onun cisimsiz ama canlı olması mı, yoksa cehennem ateşlerinde doğması mı olduğunu merak ettim. Gerçek anlamıyla. “Bugün hakkında bazı şeyler öğrendim.” Parmakları aşağı kayarak bir ürpertiyle titrememe sebep oldu. “Öyle mi?”