tan sonra, sorguda daha başarılı olmasını beklerdim. Babam uçan
kuştan medet umuyordu.
Sandviçimi yıldırım hızıyla bitirdim, gitmek için izin iste yerek babamı sinirlendirdim, sonra bir koşu eve yollandım;
Denise’in bana sokağın aşağısındaki pastaneden aldığı pey nirli
kekten ikram etmediğini de fark ettim. Daireme giderken otuz
saniye süren o uzun, tehlikeli yolculukta babamın davranışlarının
Gemma’yı da benim kadar şaşırttığını fark ettim. Ablam
kirpiklerinin altından ona merakla bakıp duruyordu. Belki daha
sonra ona telefon eder, neler olduğuna dair bir fikri olup
olmadığını sorardım. Veya belki de Alman bir kadın güreşçiye
bikini bölgeme ağda yaptırırdım.
konuşmaktan daha eğlenceli olurdu.
Bu
ablamla
telefonda
Ben eve girerken Cookie kapıdan başmı uzatıp, “Ee?” dedi.
Geldiğimi nereden anlıyordu? Çok sinsiydim. Dunum gibiydim.
Adeta görünmezdim. Başında bant olmayan bir Ninja gibi.
Ayağım takılıp cep telefonumu yere düşürünce, “Kahret sin”
dedim.
“Warren’la konuştun mu?”
“Evet, konuştum.” Telefonumu aldım, sonra hiç bulamadı ğım
anahtarlarımı bulmak üzere çantamı karıştırdım.
“Ee?”
“Eesi, adamın ilaca ihtiyacı olacak.”
Cookie içini çekerek kapıya yaslandı. “Zavallı adam. O araba
satıcısını gerçekten öldürmekle tehdit etmiş mi?” Başımı
salladım, “Hem de birkaç çalışanın önünde.” “Kahretsin. Bu bize
hiç yardımcı olmayacak.”
“Doğru, ama adamı gerçekte kimin öldürdüğünü bulduğu muzda, bunun bir önemi olmayacak.”
“Bunu yapanı bulabilirsek.”
“Sen bir şeye rastlayabildin mi?”
“Kovboylar mahmuzlu çizme giyer mi?”
“Ooo, bu kulağa hoş geliyor. Bana gelmek ister misin?”