dında ne bulduğunu merak ediyordum. O da herkes gibi, ka dının
fazla cilalı olan dış görünüşünden etkile nmişti. Kadını tanıyan ya da tanıdığını sananherkes, polis bir koca ile iki küçük çocuğu
kabul ettiği için ona azize diyordu. Benim aklıma gelen
kelimeyse azize değildi. Kadını ürperttiğimi düşünüyordum.
Doğruyu söylemek gerekirse, o da beni ürpertiyordu. Ruju hep
soluk tenine göre fazla kırmızı, farı fazla maviydi. Aurası fazla
karanlıktı.
Ablam Gemma da kadının peşinden geldi ve zorunlu, ama
gergin bir tebessümle yanımdaki tek boş sandalyeye oturdu. Sarı
saçlarını sıkıca toplamıştı, yüzünde de bakımlı ama profesyonel
görünmesine yetecek kadar makyaj vardı. Ne de ol sa o bir
psikiyatrdı.
Hiçbir zaman ödül almaya değer olmayan ilişkimiz, lise den
beri daha da kötüleşmişti. Bunun sebebini hiç bilmiyor dum.
Gemma benden üç yaş büyüktü ve çocukken bunu ba na her
fırsatta hatırlatırdı. Benim Denise’den başka annem olmamıştı maalesefama Gemma, annemiz şahsımı doğururken ölmeden
önce, onunla üç şahane yıl geçirmişti. Sıklık la, ilişkimizdeki
gerginliğin bundan kaynaklanıp kaynaklan madığını merak
ederdim. Gemma’mn bilinçaltında, annemizin ölümü yüzünden
beni suçlayıp suçlamadığını.
Ama boşluk bir yıl sonra, babam kurt -kadmla evlendiğinde
dolmuştu. Gemma kadını hemen sevmişti. Bense anne -kız bağının zirvesine henüz ulaşamamıştım. Bağları içeren işlerde üvey
annemin yerine seksi binlerinin olmasını yeğliyordum.
Ne tuhaftır ki, onların gelmesi beni neredeyse memnun
etmişti. Babamın sorularıyla nereye varmaya çalıştığından emin
değildim, hatta onun nereye varmaya çalıştığını bilip
bilmediğinden de. Ama bilmediği çok şey vardı. Ve bilmesi
gerekmeyen. Ve, elimden gelirse, hiçbir zaman bilmeyeceği.
Mesela, ölüm meleği olduğum gerçeği. Ama babam kaybol muş
gibi görünüyordu. Çaresiz gibi. Yirmi yıl polislik yaptık