Test Drive | Page 112

Sandviçimden bir ısırık daha almıştım; kaşlarımı soru so rar gibi çattım. “Bilirsin işte. Bir şeyler... yapabiliyor musun?” Geçen hafta, eski bir müşterimin gözünü kan bürümüş ko cası beni öldürmeye çalışmıştı. Reyes hayatımı kurt armıştı. Yine. Ve bunu her zamanki gibi yapmıştı. Yoktan var olmuş, adamın omurgasını kılıcının şimşek hızındaki bir hareketiy le kesivermişti. Geçmişte de aynı şey olduğundan -suçluların omurgaları dışarıdan hiçbir travma olmadan, tıbbi olarak açıklanamayan bir biçimde kesilmiştibabamın olayları bir birine bağlamaya başladığından korktum. “Bir şeyler mi?” dedim masum bir sesle. “Eh, mesela, geçen hafta sana saldıran adam.” Bir ısırık daha alarak, “Mmm... hmm” dedim. “Sen... bunu... yapabiliyor musun?..” “Ona ben zarar vermedim, baba” dedim lokmamı yuttuk tan sonra. “Sana söyledim, orada başka bir adam vardı. Ada mı asansörün kafesine fırlattı. Bunun etkisiyle...” Babam başını iki yana sallayarak, “Doğru” dedi. “Bunu... bunu biliyordum. Ama bizim adli tabip bunun imkânsız olduğunu söyledi.” Babam yumuşak, kahverengi gözlerini soru sorarcasına benimkilere dikti. Sandviçimi tabağa bıraktım. “Baba, gerçekten birine za rar verebileceğimi düşünmüyorsun, değil mi?” Babam hüzünle, “Çok hassas bir kalbin var” dedi. Hassas mı? Babam beni hiç tanımıyor muydu? “Yalnızca... bunun altında bir şeyler olabilir mi...” “Tatlı getirdim.” ikimiz de başımızı kaldırıp üvey anneme baktık. Kadın babamın yanma bir sandalye çekip kıçını park etti, be yaz tatlı kutusunu da dikkatle masanın üzerine koydu. Kısa, kahverengi saçlarını ve tırnaklarını yeni yaptırdığı belli olu yordu. Saç spreyi ve oje kokuyordu. Sık sık babamın bu ka