“Bana hâlâ kızgın mı?” Ayağının dibindeki toprağı tekme ledi.
Yaklaşan kıyamet haberi beni şoka uğratmamış olsa, ÇT de
aynısını yaptığında, minicik pembe terliklerinin yerin üzerinden
kayıp hiçbir şeyi oynatmamasına gülerdim. “Kızgın değilim”
dedi. “Ağabeyimin çirkin kızları yemeğe çıkar mayı bırakmasını
istiyorum, o kadar.” Ben bir şey söyleyemeden kız elini uzatıp
parmaklarını benimkilere doladı. “Seni yemeğe çıkarmalı.”
Bu düşüncenin beni dehşete sürüklediğini sö ylemek, hissettiklerimin yanında çok hafif kalırdı. Ağzıma yükselen saf rayı
güçlükle
yutarken
yüzümü
buruşturmamaya
çalıştım.
Toparlandığımda Taft’a, “Sana kızmamış” dedim. Sonra eğilip
fısıldadım. “Lütfen, Tanrı aşkına eve götürüp annenle
tanıştırabileceğin iyi bir kız bul. Hem de hemen.”
Kafası karışan Taft kaşlarını çatarak, “Tamam” dedi.
“Sürtüklerle çıkmayı da bırak.”