çektim. Cildimi kaşıdığımda tırnaklarımın bıraktığı kırmızı izleri gördüm. Peşimi hiç bırakmayan
sırt ağrımı azaltmak umuduyla sırtımı dikleştirdim.
"Kralla ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum iğneli bir tonla. "Aceleci davranmazdın, öyle mi?"
"Gözünü aç biraz," dedi ters ters. Eteğimi çıkartıp geceliğimi giymeme yardım etti. Yeni
hizmetçim ibriğe su doldurdu ve Anne'in kaşları çatık denetleyen bakışları altında soğuk suyla
ne kadar umurumdaysa o kadar özenerek vücudumu yıkadım.
"Ayaklarını da," diye emretti Anne.
"Ayaklarımı yıkamayı bırak, göremiyorum bile."
Anne kâsenin yere konmasını işaret etti, böylece hizmetçi ayaklarımı yıkarken ben taburemde
oturabilirdim.
"Bana söyleneni yerine getiriyorum," dedi Anne soğuk bir tavırla. "Buna hemen uyanacağını
sanıyordum."
Gözlerimi kapayarak kir içindeki ayaklarımın sabunlanışının keyfini çıkardım. Sonra sesindeki
uyarı dolu tonlamayı fark ettim. "Kimin söylediklerini?"
"Dayımın. Babamın."
"Ne yapman söylendi?"
232 ¦ Philippa Gregory
"Kralın aklının sadece sende olmasını, senden ayrılmamasını sağlamam. Seni onun gözü
önünde tutmam."
Anladığımı göstermek için başımı salladım. "Evet, tabii." "Ve eğer bunu başaramazsam, onunla
kendim flörtleşmem."
Sırtımı dikleştirip dikkatimi biraz daha topladım. "Dayım sana kralla flörtleşmeni mi söyledi?"
Anne başıyla onayladı.
"Ne zaman söyledi bunu? Nerede?"
"Hever'a geldi."
"Kışın ortasında onca yol kat edip sana kralla flörtleşmeni söylemek için Hever'a mı geldi?"
Hiç gülümsemeden bir kez daha başıyla onayladı.
"Yüce Tanrım, bunu zaten o söylemeden de yapacağını bilmiyor muydu? Bu senin için nefes
almak kadar doğal bir
şey."
Anne isteksiz bir kahkaha patlattı. "Belli ki bilmiyormuş. Bana gelip bizim, senin ve benim
birinci görevimizin senin loğusalık döneminde kralın bir Seymour kızının kolları dışında bir yere
gitmesini sağlamak olduğunu söyledi."
"Peki, bunu ben nasıl engelleyecekmişim?" diye sordum. "Zamanımın yarısını doğum odasında
geçiriyor olacağım."
"Kesinlikle. O yüzden senin yerine bunu ben yapacağım."
Bir an durup düşündüm ve hemen çocukluk günlerim-deki endişelerime geri döndüm. "Ya seni
benden daha fazla beğenirse?"
Anne, zehir tatlılığında bir gülümsemeyle bana baktı. "Ne fark eder ki? Sonuçta bir Boleyn kızı
olduktan sonra?"
"Howard Dayı böyle mi düşünüyor? Doğum döşeğinde olmama rağmen beni hiçe sayıp ablamın
bebeğimin babasıyla flörtleşmesini mi istiyor?"
BOLEYN KIZI "233
Anne başıyla onayladı. "Evet. Aynen öyle. Seni hiçe sayıyor."
"Saraya gelmeni bana rakip olasın diye istememiştim," dedim suratımı asarak.
"Ben senin rakibin olarak doğmuşum," dedi çekinmeden. "Sen de benim. Kız kardeş değil
miyiz?"
Bunu öyle ince bir çekicilikle yaptı ki, kimse neler olup bittiğini anlamadı bile. Kralla kâğıt
oynadı ve öyle güzel becerdi ki, sadece birkaç puanla kaybetti. Onu n şarkılarını söyledi ve bu
şarkıları dünyada başka hiçbir erkeğin şarkısına değişmeyeceğini belirtti. Sör Thomas Wyatt ve
yarım düzine daha erkeği etrafında pervane yaptı ki, kral onun saraydaki en alımlı genç kadın
olduğunu düşünsün. Anne'in gittiği her yerde sürekli bir kahkaha tufanı, cıvıltı ve müzik vardı.
Ve tüm bunları eğlenceye aç bir saray eşrafına yapıyordu. Uzun kış gecelerinde bütün
saraylıların görevi kralı eğlendirmekti ama Anne eşi benzeri olmayan bir saraylıydı. Sadece